Seçimlerden beklentimiz nedir? Tabi ki daha kaliteli bir yönetim biçimini yakalamak arzusudur. Yıllarca halk hep bu arzuyla sandıklara gitti. Fakat gittikçe şikâyetlerin fazlalaştığı bir halkla karşı karşıyayız. Ve halkın istediği çözümler hep geçici pansumanlar veya erteleme usulüyle askıda bırakılıyor. Zira sistemle ilgili bir sorun var. Sistemin değişmesi gerekir. Öyle basitçe geçiştirilecek bir değişim değil. Halkın maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayacak bir düzen. Türkiye`nin gerçek anlamda istiklal ve istikbaline kavuşmasının dinamiklerini sağlayacak, ülkenin enerjisini suni ve kör ideolojik tartışmalarla boş yere tüketmeyecek bir sistem.
Önerilecek sistem değişikliğinde Türkiye, kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapabilecek, bu planları daha hızlı hayata geçirme imkânına kavuşturacak bir parti. Türkiye`nin şimdiye kadar kangrene dönüşen kısa, orta ve uzun vadeli çıkmazların; yıllardır tespit edilmiş sorunların daha köklü, kalıcı çözüm önerileri geliştirilmesine imkân sağlayacak bir kadroya ihtiyaç var.
Çoğu ülkeler bağımsız görünüyor fakat yinede dışarıya bağımlıdırlar. Bugün döviz kurunun yükselmesi zaman içerisinde kendini gerçek manada bağımsız yapamadığı sistemin sorunudur. Türkiye`nin bağımsızlığının yalnızca “toprak eksenli” bir bağımsızlık olduğu gerçeğini görmek zorundayız artık. Bunun için Türkiye, her alanda gerçek anlamda bağımsızlığına kavuşma savaşı vermek zorundadır. Türkiye sadece ekonomide değil 1923`ten beri eğitimde, düşüncede, kültürde, sanatta, medyada, bağımlı bir sistemi benimsemiştir. Eğer kapsamlı bir bağımsızlık mücadelesi yürütecek sistemin alternatifi olacak bir dinamiği çıkarmazsa uzun yıllardır süregelen sorunları, kalıcı olarak çözebilmesi de çok zorlaşır.
Herhangi bir sistem, özelde eğitim sistemi, o toplumun medeniyet dinamiklerini eksene almazsa, o toplumu yok edecek, çürütecek, zihnen sömürgeleştirecek dinamitleri döşer. Yönetimde birbirine bağlı olan ve hepsinin toplamı olan sistem; kültür, adalet, eğitim ve ekonomik sorunların hepsi varoluşsal sorunlardır. Bu nedenle de bu sorunlar, geçici tedbirlerle önlenemez, aksine daha da kangrenleşir. Köklü sorunlara, köklü çözümler getirecek bir yapıyla olabilir. Bu da donanımlı, ehliyet, liyakat ve yüksek ahlâk sahibi; dürüst, vefakâr, fedakâr ve cefakâr kadrolarla gerçekleştirilebilir.
Netice olarak; sistem değişikliğiyle, Türkiye`nin bu köklü sorunlarının her birinin hızla ve derinlemesine mercek altına alınıp, köklü çözüm yolları üzerinde kafa yormanın söz konusu olacağını düşünüyorum. Eğer böyle bir şey olmazsa, toplum, uzun vadede, hem belini doğrultamaz hem de mazlum halkların umudu olamaz. Şimdi bu seçim vaatlerine bakıyorum da denenmiş tüm partilerin hem söylemlerinde hem de pratikleriyle bunu değiştirmeleri görülmüyor. Ve bütün partilerin parti programlarında sisteme alternatif olduğunu söyleyen tek bir parti vardır. Hem de hiç denenmemiş bir parti. HÜDA PAR`dan söz ediyorum. Bütün partiler, mevcut sisteme entegre bir çözüm üretirken HÜDA PAR, sistemin değişmesi gerektiği ve sisteme alternatif olduğunu söyleyen tek parti. Ne dersiniz? Bu denenmemiş ve denemeyi hak eden söylemleriyle bu sefer “oylar HÜDA PAR`a” demek istiyorum.