ABD`nin en büyük özelliği olan; bir ülkeye girdi mi bir daha çıkmamasıdır. Dün itibariyle Trump`ın “en yakın zamanda Suriye`den çıkacağız” açıklaması gündeme düştü. Bu haber ajanslarda sıcağı sıcağına verilirken aynı vakitte Fransa Cumhurbaşkanı Macron, “Suriye`ye asker gönderme kararı aldıklarını” söylüyordu. Bu açıklamaların aynı anda gelmesi “ABD ve Fransa, Suriye konusunda anlaştı mı?” sorusunu akla getiriyor.
ABD`nin Suriye`de kozlarının zayıflamasından sonra kendi hedefine ulaşmak için başka devletleri dâhil etmek isteyecektir. Çünkü Fransa demek bir anlamda Avrupa Birliği demektir. Avrupa Birliğinin en önemli müttefiklerinden olan Fransa`nın bu kararı tek başına değerlendirilemez. Bu konuda ABD büyük şeytanlığının gereği olarak zayıfladığı Suriye`de takviye birliğe ihtiyaç duymuştur. Özellikle Türkiye`nin Afrin`i ele geçirme hamlesinden sonra prestij kaybına uğramıştır. Türkiye`nin son MGK toplantısında Menbiç, Sincar ve Kandil operasyonu mesajı çıkmasıyla ABD hem Suriye`de hem de Irak`ta yeni bir hamle peşine düşmüştür. Burada Suriye`den çekilme değil, Fransa üzerinden AB`yi kendi hedefleri doğrultusunda kullanacaktır. Bunun içinde yeniden IŞİD`i canlandırabilirler. Çünkü kendi kara güçleri olarak gördükleri YPG`yi, IŞİD üzerinden meşrulaştırmak istiyorlar. ABD`nin kullandığı dilin aynısını bu seferde Fransa`nın kullandığını görüyoruz.
ABD`nin asıl hedefi olan İran`a operasyon ve İsrail`in güvenliği adına attığı adımların alanı Türkiye ve Rusya üzerinden daralmış bulunuyor. Soçi`deki Türkiye İran ve Rusya`nın blok gibi görünmesi, Suriye`de çıkar endeksli birlikte hareket etmesi ABD`nin elini zayıflatmış bulunuyor. Özellikle Rusya şimdiye kadar Suriye konusunda geri adım atmadı. Buradaki çıkarlarını korumak için açık bir askeri angajmana girdi. Buda Rusya ve ABD açısından da altından kalkılamayacak sorunlar yaratabilir. Bu nedenle, bundan sonrası için en güçlü ihtimal, ABD'nin Suriye'de kökten bir politika değişikliğine gitmesi olabilir. Ancak böyle bir manevrayla Ortadoğu`daki ülkeleriyle İran ve Türkiye karşısında kurduğu Mısır, Suudi ve Arap emirlikleri koalisyonuyla başarı elde edeceğini düşünüyor.
Burada sorulması gereken bir diğer soruda kaçınılmaz olarak BOP`un durumu ve geleceği hususunda olacaktır. Projenin başlangıcı konumunda gördüğü Suriye ve Irak`la ilgili hedeflediğini elde edemiyor. Zira ABD hem Kuzey Irak hem de Kuzey Suriye bağlamında ciddi bir krize girmiş durumda. Buradaki en temel çıkmazı da, Türkiye`yi ikame edecek bir müttefik bulamaması. Evet, ortada bir proje var ama bunu hayata geçirecek güçlü bir enstrümanı yok. Bu olmadığı gibi, söz konusu projenin “meşruiyet zeminini” ayakta tutmakta da zorlanıyorlar.
Sonuç olarak; ABD müttefik kaybına uğramanın yanında, “karşı cephenin” kuvvetlenmesine zemin hazırladığının farkındadır. Bundan bir tık ötesinin Türkiye`yi ve Rusya`yı tamamıyla kaybetmek ve onunla savaşı göze almak olduğunun da farkındadır. Bunu da göze alamıyor. Dolayısıyla geri atmaktan başka bir çaresi kalmıyor. Ya da şartları kendi lehine çevirecek yeni adımlar. Nitekim Trump`ın “Suriye`den çekileceğiz” çıkışı ve Macron`un bunun tam tersi olan “Suriye`ye asker göndereceğiz” açıklamaları bu hesaplar doğrultusunda değerlendirilebilir.