Gerek rejim güçlerinin ve gerekse Rusya işgal güçlerinin İdlib ve Doğu Guta bölgesine yönelik saldırıları devam ediyor. Şubat ayının ilk günlerinde İdlib bölgesinde bir Rus savaş uçağının düşürülmesinden sonra bölgeye yönelik saldırılar daha da şiddetlendi. Bu bölgelerdeki saldırılar çevredeki kırsal bölgeleri de kapsıyor. Birçok köye hem Rusya hem de Suriye uçakları tarafından saldırılar düzenleniyor. Saldırılarda hedef alınan köylerde yaşayan insanlardan birçok kişi hayatını kaybederken yüzlerce insan da evlerinin harap olması sebebiyle sokaklarda kaldı. Saldırılarda kimyasal bombaların ve özellikle klor gazının kullanıldığı, saldırılardan etkilenen bölgeler üzerinde yapılan araştırmalara göre hazırlanan bazı raporlarda ortaya çıktı.

Suriye`deki İnsan Hakları İhlallerini Tetkik Komitesi, konuyla ilgili açıklamalarında Doğu Guta ve İdlib`e yönelik olarak gerçekleştirilen saldırılarda klor gazının kullanıldığını rapor etti. Siyasi hesaplarla gözleri kin ve kan bürümüş zalimler, Müslümanların üzerine bombalar yağdırmaya devam ediyorlar. Etrafları sarılan bu sivil insanlar açlığa mahkûm olmuşlar. Savunmasız bu insanlar bütün dünyanın gözleri önünde yavaş yavaş öldürülüyor. Siviller, savaşın tarafsız unsurları olduğu halde, bu insafsız saldırı ve kuşatmada en fazla zararı onlar görüyor. İdlib`in ve Doğu Guta`nın merkezinde uçakların özellikle sosyal yerleşimleri, hastaneleri ve sivil insanların yaşadığı noktaları hedef aldığı görülüyor. Bazı bölgelere de rastgele saldırılar düzenleniyor ve bu tür saldırılarda da tabii ki en çok savunmasız siviller zarar görüyor. 

Dünyanın gözü önünde yapılan bu katliama karşı BM adına yapılan açıklamalarda ve bazı ülkeler tarafından yapılan çağrılarda Baas rejiminden ve Rusya işgal güçlerinden saldırıları durdurmaları istendi. Saldırıların böyle yoğun bir şekilde sürdürülmesi, tabii ki insani yardım kuruluşlarının Doğu Guta ve İdlib`de sıkışan insanlara yardım ulaştırmalarını da engelliyor. Bu yüzden BM tarafından en azından açlık tehlikesiyle karşı karşıya olan sivil kitlelere yardım ulaştırılabilmesi için saldırıların bir ay süreyle tamamen durdurulması istendi. Saldırganlar tarafından bu çağrıya henüz herhangi bir cevap verilmiş değil. BM`nin insani yardımla ilgilenen birimi tarafından yapılan açıklamada; özellikle de Doğu Guta bölgesinde yardıma çok büyük derecede ihtiyaç olduğu vurgulandı. Fakat bu kararın ilk günlerinde bile bombalar bu bölgelere yağdı. Ve her zaman olduğu gibi bu karar da sözde kaldı ve bu tür çağrıların bir faydası olmadı. 

Baas rejiminin geleceğini kurtarmak adına Rusya`nın Astana anlaşmalarının garantörlüğünü yapması veya Soçi, Astana ve Cenevre`deki görüşmelerin bir anlamı da kalmıyor. Aynı şekilde BM`nin aldığı kararlar da bir anlam ifade etmiyor. Çünkü alınan kararlar sadece kâğıt üzerinde kalıyor. Kararı alanların canları da yanmıyor. Bu kanı durdurmanın, canları yanan ve zarar gören bölgedeki Müslüman ülkelerin birlikte hareket etmesinden başka yolu yoktur. Batı ülkeleri de yükselen feryatları durduracak değildir. Bunun tek yolu Müslüman bölge ülkelerinin ittifakıdır. Bunun anlaşılması için yüz binlerce Müslüman`ın ölmesi mi gerekir?