Kimisi 10 yıl, kimisi 14, yıl kimisi 20 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. 236 sanıklı Balyoz davasından söz ediyorum. Mahkeme heyeti, aralarında eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, MHP İstanbul Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, emekli Orgeneral Ergin Saygun, emekli Orgeneral Bilgin Balanlı, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve emekli Kurmay Albay Dursun Çiçek`in de bulunduğu 236 sanığın, yüklenen suçu işledikleri sabit olmadığından beraatine hükmetti.

Mahkeme bununla kalmadı, verilen cezanın silinmesine ve sahte delil üretenler hakkında da suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.

Hâkimin kendisi Balyozcu olsa, ancak bu kararları verirdi. Sanıklar lehine ne kadar olumlu husus varsa hepsini karara bağlamışlar. Bunun devamında halktan alınan paralarla bir de tazminatların ödenmesi gelecek.

Türkiye`de yargı mekanizması hep böyle işliyor maalesef. Adalet gerçekten güçlülere ve imtiyazlılara vardır. Buna adalet demek de ne kadar doğru? Herkes kendi adaletini tesis etmeye çalışıyor. Bu kararların hepsi hukuki değil siyasidir.

Birisi 20 yıl ceza alacak, bunun çeyreğini daha yatmadan “olmadı” deyip yeniden mahkeme kuracaksın. Onu salıvermekle beraber bütün cezasını silerek iade-i itibarda bulunacaksın.  Başka birine ise düzmece delillerle 4 yıl ceza vereceksin, ancak adamı 7,5 yıl hapiste tutup bıraktıktan sonra da ömür boyu ‘sabıkalısın!` deyip ilel ebed cezalandırma yoluna gideceksin… Bunun adaletle, bunun eşitlikle izah edilecek yönü yoktur! Bu bir mahkemecilik oyunudur. Canınızın istediğine, yeniden mahkeme kuruyorsunuz. Siyasi çıkarlarınıza bakarak, suçları da görmezden gelerek istediğinizi salıyorsunuz! İstemediğinize de sağır sultan kesiliyorsunuz!

Yeniden yargılama hususu, niye sadece birilerini kapsayacak şekilde düzenleniyor? Geçmiş dönemlerin işkence ve gözaltı mekanizmasını görmezden gelerek, yakın bir zamanı kapsayacak şekilde getirilen ‘yeniden yargılama` uygulaması, adilane olmadığı gibi eşitlik ilkesine de uymuyor.

Kurulan kumpaslarla cezaevlerine atılan imamlar, Kur`an Kursu öğretmenleri, İslami Sivil Toplum Kuruluşlarının yönetici, üye ve gönüllüleri için düzenleme yapmak Müslüman olmanın yanında adil yönetici olma iddiasında bulunanların birincil vazifesi olsa gerek.

Adaleti savunduğunuzu iddia edenler, bunu niye sağlamıyorsunuz? İşkence döneminde alınan ifadeler ve üzerine bina edilen cezaların hepsi ortadan kaldırılmalıdır. Sahte delillerin hepsi yok sayılmalıdır. Ve daha önemlisi bilgisayar ortamında oluşturulan ‘özgeçmiş`lerle gerçekleştirilen bütün “sabıkalar” silinmelidir, yok sayılmalıdır.

Elazığ İhya Der dosyasını ve kendilerine kurulan kumpasları duymayan kalmadı, ancak niye gereken adım atılmıyor? Bir çatışma olmadığı halde gerçekleştirilen suikastlarla katledilen veya içeri atılan insanların durumları niye yeniden “muhakeme” edilmiyor ve iade-i itibarları sağlanmıyor?

Sözü fazla uzatmaya hiç gerek yok! Bu, çifte standartlıktır, eşitsizliktir, adaletsizliktir ve dolayısıyla kimisine imtiyaz kimisine de zulümdür! Bunun hesabını verebilecekler, böyle devam edebilirler. Ancak hiç kimsenin mazlumun duasından kurtulabilme gibi bir gücü yoktur, olamaz! Çünkü onunla Rabbi arasında perde yoktur, bilesiniz!

Selam ve dua ile…