Gündem yine yoğun... Bu hafta da PKK`nın silah bırakabileceği konusu konuşuluyor. Bundan 2 yıl önce yani 2013`ün Mart ayında yine halkı iğfal için buna benzer konular konuşuluyordu. PKK`nın ülke dışına çıkacağının kesin olduğu varsayılarak ‘silahlı mı silahsız mı` çıkacağının tartışmaları yapılıyordu. Hatta ‘silahları nereye bırakıyorlarsa bıraksınlar, o bizi ilgilendirmez vs.` demek suretiyle umutlananlar vardı.
A.Öcalan`ın çağırısı üzerine ülke dışına çıkacak olan silahlı PKK`lı grupların çekileceği ilk alanlar güya belirlenmişti. İstihbarat birimlerinin elde ettiği bilgilere göre, silahlı örgüt üyelerinin sözde ilk çekileceği alanlar içinde İran topraklarındaki Şehidan kampı ile Suriye`nin Kobani, Kamışlo ve Afrin bölgeleri olacağı öğrenilmişti. Türkiye`den Kandil`e çekilmenin ise ‘yoğunluk` nedeniyle olmayacağı belirtiliyordu.
Ancak olanları hep beraber gördük. Bu arada olmadık vahşetlerle beraber, dışardaki silahlı güçlerin Türkiye`ye, dağdakilerin de şehirlere indiğini müşahede ettik. Mazlum Kürtlerin yaşadığı şehirlere kamyonlarla silahlar taşındı. Evler saatlerce ağır silahlarla tarandı. Tam da silahlı militanların ülke dışına çıkarılması talimatlarının havada uçuştuğu dönemde kantonlar kuruldu, medya üzerinden şehirlerin ele geçirilmesi anonsları yapıldı. Diyarbakır`ın göbeğinde 40`tan fazla insan öldürüldü, yollar kesildi, şehir harap edildi.
Ve yine tam iki yıl sonra, bildik açıklamalarla halkın iradesi ve milletin oy`u çalınmak isteniyor. Son yapılan açıklamaların net olmayışı bile işin içindeki hinliği gözler önüne seriyor. Biri ‘kayıtsız- şartsız silah bırakma çağrısıdır` derken ,diğeri ‘bunun on maddelik şartı var, yani değişen bir şey yok, öteden beri söylenen şeyler, hükümet karşı tarafın istediklerini yürürlüğe korsa, silahlar bırakılır` diyor. Peki, buna göre değişen yeni bir husus var mı? Açıklamalar üzerine hem KCK hem HDP bu çağrının şartlara bağlı olduğunu söylemedi mi?
Toplumun aklıyla hep alay edildi ve alay edilmeye devam ediliyor. Bundan birileri sürekli getirim elde ediyor. Bunları ifade ederken silah bırakmaya karşıymışız veya öyle bir şey istemiyormuşuz gibi bir mana çıkarılmamalı. Çünkü bu silah meselesinde bir Kürt olarak benim halkım ve bir Müslüman olarak benim kardeşlerim zarar gördü. Hatta PKK`nin şu lanet olası silahlarından en çok mensubu olduğum Kürt halkı ve Müslüman kardeşlerim zarar gördü. Bunu istememek gibi bir hıyanetin içinde olmaktan Allah`a sığınırız.
Burada dikkat çekilmek istenen husus, böylesi açıklamaların ardından hep vahşet ve katliamlar zincirinin başlıyor olmasıdır. HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı M.Hüseyin Yılmaz`ın konuyla alakalı bir açıklaması vardı: ‘Ne zaman ki bunlar barıştan söz ederlerse ,saldırılara hazırlıklı olun` diye. Bu çağrılar sonrası dikkatli olmada fayda var.
Silaha her geçen gün yatırım yapan bir PKK`nın daha net olmayan beyanları üzerine atlamak, siyasi öngörüsüzlük ve basiretsizlik olur. Tabi karşı taraf da bu puslu havadan siyasi menfaat sağlıyorsa ve doğruymuş gibi kabul edip Üsküdar`ı geçene kadar heyelana su diyorsa o ayrı bir şey.
Sahi şu güzellemelerden Kürt halkı ne zaman yararlanabilecek. Silah bırakmalar… Karşılıklı iyi niyet göstergeleri… İltifatlar… Onların deyimiyle “Türko”ya dönük bu yakınlıklar varken Kürtlere dönük yapılan açıklamaların seviyesizliği ne zaman normal halini alacak. Demirtaş`ın Batman açıklamaları güdülen kini gözler önüne seriyor. Düşmanlığın, kinin ve kaba dilin kimseye bir faydası yoktur.
Hülasa… Hadi diyelim ki fikirlerinde samimidirler, peki ya şu Kürtlere karşı silah bırakma süreci ne zaman başlayacak? Bilmem haksız mıyım?
Selam ve dua ile…