Başlık biraz tuhafınıza gitmiş olabilir. Ama emin olun ki bugünler Filistin`de Musaların doğum günüdür. Musa`nın doğumu sadece Mısır`a münhasır bir doğum değil çünkü Firavunların varlığının sadece Mısır`a özgü bir vakıa almaması gibi. Bir de çizilen sınırları saymasak eğer, Gazze zaten Mısır`ın bir parçası.

Özet olarak şunu ifade edelim ki neresi olursa olsun Musa`nın doğum günü, Firavunların en gaddarca katliamları özellikle çocuk ve masumlar üzerinden yürüttükleri gün olmuştur. Nitekim İsrailoğullarından erkek çocukların öldürüldükleri yılda, Hz. Musa, dönemin Firavununa karşı galip gelecek bir kahraman olarak Nil nehrinden saraya yürüyen bebek olmuştu.
Bugün Filistin ve Gazze`de israil vahşetine hedef olan o nazeninler, zulmün sarayını tarumar edecek Musa`ları, Allah`ın yardımıyla son darbeyi vurmak için arkalarından bırakarak Cennet mekânlarına uçuvermişlerdir.

Terör Devleti israil`in Firavunlaştığı çok zamanlar olmuştur. Ancak her zaman Firavnî saldırganlıklarıyla Mısır`ın Firavunlarını aratmayan israil`in sözde yöneticileri bu son katliamla sonlarını çabuklaştıracak şenaatlara imza attılar. Katliamlarını özellikle masum ve masumeler üzerinden yürüttüler. Günahsız ve melek yüzlü çocukları katlederek gayretullaha savaş açtılar. Gelen bilgilere göre katledilenlerin bine yakını çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşuyor. Bu sayı, katledilenlerin neredeyse yarısını teşkil ediyor. Tabi zalimlerin saldırılarıyla yaralanan binlerin akıbetiyse daha bilinmiyor. Bunların kaç tanesi iyileşebilecek veya hayatta kalabilecek, tamamen muamma bir durum.

Musa`nın doğumunu Filistin ve Gazze`de çabuklaştıracak mezalimler, bu sefer sınır tanımadı. Zamanın Mısır Firavunları iki yılda bir sadece erkekleri katlederlerken, günün israil firavunları kız-erkek-kadın-yaşlı demeden özellikle savaşlarda bile dokunulmazlıkları olan insanları ayırım gözetmeksizin her yıl ve her gün kıyımdan geçirdiler/geçiriyorlar.

Zalimler daha önce de 16 Eylül 1982 akşamında Sabra, Şatilla ve Burc el-Beracine kamplarına Hıristiyan Falanjist milisleri saldırtarak katliamlara imza atmışlardı. Ama son katliamlar bütün katliamları gölgede bıraktı. Beyrut Kasabı diye bilinen zalim Ariel Şaron emriyle gerçekleştirilen katliamda 991 kişi katledilmiş bunların 328 kişinin kimliği tespit edilebilmişti.
Daha önce Sayda Katliamı`na ondan önce de Kana katliamına şahit olmuştuk. Bütün bu katliamlarda çocuklar anne kucaklarında can vermişlerdi. Sayda katliamını Netanyahu, Kana katliamını ise Şimon Peres, gerçekleştirmişti. Bugün Gazze katliamını çok daha vahşice yine Netanyahu gerçekleştiriyor.

Filistin`de babasının arkasına sığınan Muhammed Cemal ed-Durre, Ehud Barak`ın döneminde ve yine onun emriyle: “İzle, siper al ve öldür!” ifadesiyle sloganlaştırılan ‘çocuk izleme ve öldürme` operasyonlarından birinde katledilmişti. Üç aylık Ziyauddin et-Tumeyzi de “nokta vuruşu operasyonları”ndan birinde alnından vurularak şehid edilmişti.
Ve bunlardan sonra daha yüzlerce katliam… Hangi birini bu satırlara sığdırabiliriz ki!

Ama bu son katliam… Suriye`yi, Mısır`ı, Irak`ı ve Kürdistan`ı unutturmak için devreye sokulan ‘israil Çocuk-Kadın-Yaşlı Katliamı…` İnanıyorum ki olup bitenler; Musaların ve Selahaddinlerin doğumunun zeminini oluşturmuştur. Bu zalimlerin akıbetleriyle ilgili de, “Oysa onlar (başlarına geleceklerin) şuurunda değillerdi.” (Kasas Süresi 9) diyoruz ve hepimiz hep beraber o ‘akıbet`lerini dört gözle bekliyoruz.
Selam ve dua ile…