Bu hafta yine yoğun bir hafta oldu. Görüşme tartışmaları, eylemler, bombalamalar, tahliyeler…

Tahliyelerden söz etmişken yine bu ülkenin vatandaşı olarak görülmeyen ve her fırsatta tanınan haklardan istisna tutulan mağdur siyasi tutukluları hatırladım. Bu siyasi tutuklulardan kimleri kastettiğimi sanırım söylemeye gerek yok.

Bahsini ettiğim siyasi mahkûmlar hâlâ mağdur. Kendileri gibi siyasi mahkûm olan ve 18 yıl ceza alan ama ayrı davalardan yargılananlar tahliye edilip Başbakan ve diğer yetkili-etkililerin iltifatlarına mazhar olurlarken bu ülkede başlarına getirilmedik musibetler bırakılmayan İslami hassasiyetli kesimin mahkûm ve mağdurları yine görülmemeye çalışılıyor.

Daha önce de aynı haksızlık ve hukuksuzluk olmamış mıydı? Herkes on yıl tutukluluk sürelerinden istifade ettirilirken Hizbullah`tan yargılananlara doğal olarak bu hak verilince yargıç olmayanların direktif ve vaveylalarıyla bu insanlar hakkında tekrar tutuklama kararları çıkarıldı, hem de şart getirilen imzalara gittikleri halde.

Bu bir normalleşme yani normalleş(e)meme sorunudur. Her ne kadar iyileştirmeler adına önemli adımlar atıldığı görülüyor veya hesaplanıyorsa da bu gelişim ve değişimin bir kesimi teğet geçer şekliyle gelişmesi bir anormalliğin göstergesidir.
Birilerine tanınan bir hak, başkasının kesesinden verilmiyor. Birilerine tanınacak özgürlük, başkasının özgürlüğünü kısıtlamadığı müddetçe niye yadırganıyor ve hemencecik geri alınıyor?

Bugün biz bütün anarşi ve olumsuzlukların sebebini, yanlış uygulama ve yanlış idare şekillerinde aramıyor muyuz? Komşu komşunun külüne muhtaçken bizim beslediğimiz bu kin ve düşmanlığın faturası yine bize dönmüyor mu?

80 yıldır yapıla gelen uygulamalara her seferinde “ateş serbest çünkü yanlış yapıldı…” demiyor muyuz? Sayın Başbakan, sabık iktidarların hatta kendisinden hemen önceki iktidarların tüm icraatlarını yermiyor mu? Onları tenkit etmiyor mu?

Sabık iktidarlar dönemindeki yanlış icraatlar nedeniyle kendisinin bile mahpus olduğu gerçeğini niye hemen unutuveriyor?

O zamanlar -geçmiş yazılarımızda da değindiğimiz gibi- normal bir süreç yaşanmamıştır. 90`lı yılların şartlarının normal ve olağan şartlar olduğunu kim söyleyebilir?

Sadece 1996 yılında Diyarbakır Merkeze bağlı Sağkulak (Xatuni) Köyü`nde yaşanan vahşet ve barbarlığı bir araştırın hele. Her baskında korkudan kümeslere saklanan insanlar… Ve en son bir Ramazan ayında yine yapılan bir baskınla saklanan üç insanın köy ortasında yargısız infazları… İşin garip ve acı tarafı da bu vahşet dolayısıyla asıl suçlular yerine maktullerin akraba ve köylülerinin katil olarak yargılanıp idamla cezalandırılmaları…

Eğer o yıllar, normal yıllarsa o zaman o dönemin neredeyse bütün komuta kademesi, niye o günlerin hesabının sorulması adına şuan ya hapiste ya firarda ya da şöyle veya böyle bir dava dosyasıyla yargıya hesap vermektedir.

Öyleyse lütfen, o zamanların normal vatandaşlarını suçlamadan önce suçlu üreten şu sisteme ve o zamanın sistem bekçilerine bir bakıp da öyle bir değerlendirme yapalım.

İnsanların evlerine silahlar atılarak insanlar yıllarca süründürüldü. Ardından da evlere silahları atanlar –pişkince- yazılı başvurular yaparak silahlarını mahkemelerden geri istediler.

İnsanlar evlerine atılan CD ve yazılı dokümanlarla hapse atıldı, belki hala da içerde olanlar var.

Hiç kimse şu anki siyasi tutuklu ve hükümlüleri, geçmiş dönemki uygulamaları görmeden sağlıklı değerlendiremez.
Onun için diyorum ki artık bu ayrımcılığı sonlandırın! Adli dosyadan yargılanırken Fikret Bayram`a sakat raporu verenler, Hizbullah`tan yargılanırken bunu niye esirgiyor.

Bunun neresi adilane ve objektif bakış. Hani bu raporlar verilirken hiç kimsenin dini, dili, ırkı ve siyasi düşüncesine bakılmayacaktı. Hani herkese eşit davranılacaktı.

Fotoğrafları basına yansıyan âlimler, meşayihler, medreseler ve çarşaflıların şehri Cizre`nin Eski Belediye Başkan yardımcısına tanıdığınız bu hakkı (ki bu annenin çocuklarına kavuşmasına gerçekten çok sevindim) diğer şehirlerin halklarından da esirgemeyin. Saygun`a verdiğiniz tahliyeyi Fikret Bayram, Salih Mirzabeyoğlu ve Yasin Demir ile benzer diğer mahkûmlar için de verin. Sağlamlar(sıhhatliler)`da yaptığınız ayrımcılığı bari hastalarda yapmayın.

Kendi döneminiz “mağdurları”nı ziyaret etmekle dilediğiniz fiili özür, bir önceki dönem mevkidaşlarınızın mağdurları adına bari bir tahliye şeklinde tezahür etsin.

Selam ve dua ile.