Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın “dindar nesil yetiştirmek istiyoruz” sözleri haftanın tüm polemiklerine de kaynaklık etti.
Bu sözler, muhafazakar kesimin büyük bir bölümünden destek almasına karşın, küçük bir azınlık tarafından ise antidemokratik bir uygulamanın habercisi olarak vasıflandırıldı.
Başbakan`ın, “dindar nesil yetiştirme” söylemine gelen tepkileri karşılamak için söylediği “tinerci mi olsunlar?” sözleri ise bu alandaki tartışmaları daha da alevlendirdi.
Vay efendim dindar olmayanlar tinerci mi oluyormuş da Başbakan bunu söylüyor…
Başbakan aslında eksik söylemiş “Evet, Allah korkusu taşımayandan korkmak gerek, çünkü Allah`ın fıtratının izlerini taşımayan yaratıktan her şey beklenir; zulüm, ziyan, hırsızlık, fuhuş, gasb, iftira, rüşvet, hak ihlali, tinercilik... vb.” demesi gerekirdi.
Sizce de yeni nesil nasıl olmalı, dindar bir nesil mi yoksa tinerci bir nesil mi? Sizce de anne-babaya asi, küçüklerini sevmez, büyüklerine saygı göstermez bir nesil mi olmalı yoksa tam da bunların aksine dini literatürden aldığı direktif ve ilhamla, anne-babaya ve topluma saygılı, bireyin ve toplumun haklarını gözeten bir nesil mi olmalı?
Bu sorulara verilecek cevap gayet açık ve nettir. Tabii ki de cevap: “Bütün bu değerleri taşıyan dindar bir nesil olmalıdır” şeklindedir.
Çünkü dindar bir nesil değerlerden kopuk kalamaz, büyüklerine saygılıdır. Dindar bir nesil özgürlüklere saygılıdır. Dindar bir nesil farklı düşüncelere, farklı inançtaki kesimlere saygılıdır. Dindar bir nesil bireylerin eğitim haklarına, kılık kıyafetlerine saygılıdır.
Gençlerin tinerci olmasını isteyenler, bu ülkede bir dönem Kur`an kursları kapattı; elif ba cüzleri toplattı; hastaların, başörtülerinden dolayı hastane kapılarında can vermelerine sebep oldu.
Onun için de diyoruz ki, evet, dindar nesil yetiştirilmelidir. “Hepiniz çobansınız” düsturuyla da dindar nesil yetiştirmek bütün Müslümanların ve sorumluluk sahibi herkesin görevidir.
Başbakanın bu sözleri heyecan vericiydi de şu anki vakıayı hatırlayınca amelin aksi yönde cereyan ettiğini maalesef salık vermek durumunda kaldım.
Dindar ailelerin dindar çocuklarının okullara dinî (İslamî) kıyafetleriyle girmelerine ilk başta izin verilmelidir.
Dindar nesil yetiştirmek için çocuklarına dini tavsiye ve telkinlerde bulunan ailelere açılan davalar sonlandırılmalıdır.
Dini bir nesli istemeyip, tinercilerden tutun da ne kadar berduş, sarhoş, soytarı ve serseri varsa okula almada bir beis görmeyen, onlara karne-diploma veren ve ileride idareci olma yolunu açtığı halde, mütedeyyin bir ailenin çocuğunu, başörtüsünden dolayı okula almayan, okuldan okula sürgün eden sözüm ona eğitimcilere gerekli tedbirler konulmalı ve görevlerini kötüye kullandıkları için haklarında gereken işlemler yapılmalıdır.
Dini nesil yetiştirmek için çaba ve gayret sarf eden sivil toplum kuruluşları tazyik, takip ve tacizden azade edilmelidir. Gönüllü ve üyeleri sabah operasyonlarıyla gözaltılara alınmamalıdır.
Dini nesil yetiştirmek isteyen derneklere kumpas ve tuzaklar kurulmamalıdır. Bunu yapanlar görevlerini kötüye kullandıkları için gerekli cezai müeyyidelere tabi tutulmalıdır.
Dini neslin kılık-kıyafeti ve başörtüsü kamusal alan dedikleri yerler dahil olmak suretiyle tüm alanlarda serbest olmalı ve bu, yasal güvence altına alınmalıdır.
90-95`li yıllarda dindarlar, çocuklara camide din ve Kur`an dersi verdikleri için tutuklandılar ve örgüt kisvesiyle cezalandırıldılar. Bunların hak iadeleri neyse yerine getirilmelidir ve halen tutuklu olanlar varsa serbest bırakılmalıdır.
Dini nesil yetiştirmek isteyen tüm birey, aile, sivil toplum kuruluşları ile derneklerin önü açılmalıdır.
Dini nesil yetiştirme konusunda aslında sisteme “gölge yapma başka ihsan istemez” demek geliyor içimden ama neyse, “kim dindar nesil yetiştirme konusunda bir adım atmak isterse, desteklemek boynumuzun borcu olsun” demem daha doğru olur, diyor ve başbakanı desteklediğimi ifade ediyorum: Haydi, dindar nesil yetiştirmeye!
Not: Savcıların; mitçileri, Başbakanın görevlendirmeleri ekseninde PKK/KCK ile yaptıkları görüşmeler nedeniyle şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırdığı bir dönemde, yani yargının, mitin başındaki adamı ‘PKK`ya üye olmak` veya ‘PKK`ya yardım ve yataklık etmek` gerekçesiyle yargılamaya başladığı bir zaman ve zeminde bu yargının, mazlum ve mağdur halka neleri reva görebileceğini kestirmek zor değil artık. Hakan Fidan ve Erdoğan karşısındaki cephenin bu seferki yenilgisi ne olacak hep beraber göreceğiz.
Selam ve dua ile…