Tarım ve Orman Bakanlığı, taklit-tağşiş yapılan ve sağlığı tehlikeye düşürebilecek gıdalar listesini güncellemeye devam ediyor. Bakanlık, “guvenilirgida.tarimorman.gov.tr” adresinde yayımlanan listeye yeni eklemeler yaptı.
Son güncellemeyle, taklit-tağşiş yapıldığı kesinleşen ürün sayısı 836’ya, sağlığı tehlikeye atan ürün sayısı ise 175’e yükseldi. Bu ürünlerin kim bilir kaç milyon insan tarafından tüketildiğini düşünmek bile dehşet verici.
Vicdansızlık, hırsızlık ve milletin inançlarını hiçe sayma noktasında sınır tanımayan bu firmalar, maalesef neredeyse tüm gıda sektörüne yayılmış durumda. Listede, süzme baldan zeytinyağına, kıymadan yoğurda, kekikten kaşar peynire, dana sucuktan haşlanmış köfteye kadar birçok üründe sahtecilik tespit edildi. Daha da vahimi, sucuklarda “dana eti” yerine domuz eti, kıymalı böreklerde sakatat (taşlık) ve tek tırnaklı hayvan etleri bulundu. 18 Kasım'da yayınlanan ve gıdalarda taklit-tağşiş yapan listede 29 marka bulunuyor. Sağlığı tehlikeye atabilecek listede ise 6 firma yer alıyor.
Bakanlığın daha önce yayımladığı listelerin caydırıcı olmadığı çok açık. Milletin değerlerini hiçe sayarak halkın sağlığıyla oynayanların sayısı artmaya devam ediyor. Müslüman bir topluma domuz ve eşek eti yedirecek kadar ahlaksızlaşan bu kimselere, caydırıcı ve örnek teşkil edecek cezalar uygulanması artık kaçınılmazdır.
Bu liste daha fazla uzamamalı. Hiç kimse halkın sağlığıyla oynama cüretini kendinde bulmamalıdır. Aksi halde, boğazından haram lokma geçmesin diye hassasiyet gösteren her bir ferdin vebali, etkili ve yetkililerin boynunda olacaktır.
Halkın sağlığını tehdit eden bu tür ihlallerin önüne geçmek için yalnızca denetimlerin arttırılması yetmez; caydırıcı müeyyideler de şarttır. GDO’lu ürünlerin sebep olduğu tahribatlar yetmezmiş gibi, şimdi de gıdalara insan sağlığını tehdit eden zararlı içeriklerin karıştırılması kabul edilemez.
Sağlığın korunması, yani hıfzıssıhha yönünden de bu konu ciddiyetle ele alınmalıdır. Artan hastalıklar, hastanelerin yükü, tetkikler ve ilaç masrafları düşünüldüğünde, sağlığa zararlı gıdaların ülkeye ekonomik olarak da büyük bir yük getirdiği aşikârdır.
Bu tür girişimlerin, insanların psikolojisini, ruh sağlığını ve biyolojik yapısını nasıl olumsuz etkileyebileceği göz ardı edilmemelidir. Bu durum, toplumsal yaşamı adeta bir cehenneme çevirebilir.
Özellikle gıda üreticileri ve restoran/lokanta işletmecileri konusunda denetimler en üst seviyeye çıkarılmalıdır. Tabiri caizse, bu işletmelerin “GBT”leri kontrol edildikten sonra hizmet izni verilmelidir. Aksi halde, kendi boğazından haram geçenlerin başkalarına da haram yedirmesine izin verilmiş olur.
Bu mesele son derece ciddi ve ihmale gelmez!