Türkiye’de ne yazık ki toplumsal sorunlarla boğuşup durmaya devam ediyoruz. Bütün çabalar da sonuçlar üzerine odaklanıyor.
Kafa kesip fırlatmalar, iş yerlerine ve hanelere baskınlar, kadınlara yönelik saldırılar, erkeklerle ilgili uygulanan ve ailenin parçalanmasına sebep olan hatta cinayete kadar götüren hikmetten uzak zalimce uzaklaştırmalar… Bütün bunları neredeyse her gün konuşuyoruz.
Yaşanan her bir cinayetin, sorunun veya vakıanın sadece özeli üzerine konuşuyor ve bir müddet sonra da sebeplerini konuşmadan o sonuçlar üzerindeki konuştuklarımızı da unutuveriyoruz.
İstanbul’da ‘Yenidoğan Çetesi’nin işlediği cürümlerin, cinayetlerin sebeplerini mesela hiç konuşmuyoruz.
Bu kadar yıl eğitim görmüş sözde eğitilmişlerin böyle bir caniliğe girişmelerinin sebep veya sebepleri ne olabilir diye hiç oraya odaklanıp takılmıyoruz.
Eski sevgili, yeni sevgili, platonik aşk, aldatma, çıplaklık, tahrik, tahkir sebebiyle işlenen cinayetlerin ve parçalanmışlıkların sadece sonuçlarını konuşuyoruz.
Mahremiyetten uzak birlikteliklerin korkunç sonuçlarını konuşurken özellikle sebeplerin konuşulmasının engellendiğini gözden kaçırıyoruz.
Cehaleti tahsil edenlerin dünyayı sürükledikleri uçurumu konuşurken çağdaş sözde bilimin dayattığı tehlikenin sebepleri üzerinde hiç kafa yormuyoruz.
Ahseni takvimde yaratılan insanın patolojik yapısıyla ilgili mucizelere şahit bir kısım doktorların hikmetten uzak, hekimlik mesleğiyle tezat davranışlarının sebeplerini irdelemiyoruz ve nerede yanlış yapıldığının muhasebesi içerisine hiç girmiyoruz.
Kesinlikle her alanda işlerin düzelmesini sağlayacak yegâne değer ve davranış biçimi; ahlaktır!
Herkese her alanda ve her meslekte lazım o ‘ahlak’ ilkesinin yoksunluğuyla ilgili bir seferberlik ilan etme ihtiyacı duymadan sorunların üstesinden gelmenin hayalini kuruyoruz.
Oysaki bütün bu sorunların üstesinden gelmenin yegâne şartı; ahlaklı olmaktır!
Koyunları güden çobana da hastayı tedavi eden doktora da silahı üreten mühendise de silahı kullanacak askere de evi geçindiren erkeğe de çocuk büyüten kadına da huzurlu yuva kurmak isteyen gençlere de iyi bir AHLAK lazım. Ama maalesef onu arayan yok!
Kesinlikle onu kaybettiğimiz yerde her şeyimizi kaybettik ve neticede ne huzurumuz kaldı ne de mutluluğumuz!
Ahlakın olmadığı yerde ilkelerden, ilkelerin olmadığı yerde de dürüstlük ve doğruluktan söz edilemez. Bunların olmadığı yerde de kirlilik vardır, cürüm vardır, kaypaklık vardır, yalan vardır, cinnet vardır, cinayet vardır!
Böyle bir durumda da huzur ve mutluluk yoktur, olamaz!
Bundan böyle sebepler üzerine yoğunlaşarak artık hayatın her alanında AHLAK ilkesinin gerekliliğinden yola çıkarak bu ulvi değerden ödün vermeyelim!
İşte o vakit biz düzeldikçe işlerimiz düzelecek, hayatımız düzelecek ve dünyamız yaşanılır olacak!