Filistin’de, Gazze’de koşullar gittikçe ağırlaşıyor. Netanyahu ve onun barbar çetesi, kadın ve çocuk ölümlerinin sıradanlaşmasını maalesef dünyaya da kabul ettirmiş görünüyor.
Artık hiç kimse yeni saldırılar karşısında sesini çıkarmıyor. İsrail’in saldırılarıyla şehit olan kadınlar, çocuklar, yaşlılar dünyanın farklı taraflarında öldürülen köpekler kadar maalesef artık tepki konusu olmuyor.
Siyonist Yahudilerin, Hristiyan Haçlıların desteğiyle sürdürdükleri ‘Din Savaşı’nda Müslümanlar ne yazık ki gittikçe kan kaybediyor.
Din savaşında Batının İslam dünyasına yaptığı saldırılar halen Müslümanları bir araya getirecek düzeye ulaşmadı maalesef; kırk binden fazla şehit, yüz binden fazla yaralı olduğu halde.
Siyonistler bir önceki gün daha önce ‘güvenli bölge’ diye ilan ettiği Gazze Şeridi’nin orta kesiminde yer alan Deyr Belah kentinde pazar yerine düzenledikleri hava saldırısında aralarında çocukların da bulunduğu 9 Filistinliyi şehit etti; 20’den fazla da Filistinli yaralandı.
Yine dün bu sefer Lübnan’da bir araca saldırı düzenlediler ve orada da ölen ve yaralananlar oldu.
Katil Netanyahu savaşın devam edeceğini söylüyor. Katar ve Mısır’da gerçekleşen sözde ateşkes görüşmelerini de HAMAS’ın elindeki rehinelerini kurtarmak için devam ettiriyorlar.
Bunlar tamamen Gazze’yi ve sonra da Filistin’in tümünü işgal etmedikçe veya baştan beri tasarladıkları gibi savaşı bütün bir bölgeye yaymak gibi o sinsi amaçlarını gerçekleştirmedikçe savaşı bitirmek gibi bir niyetleri yok görünüyor.
İşin kötü tarafı israil savaşı sürdürdükçe ve farklı yerlerde suikastler düzenledikçe bu tarafta ayrılıklar derinleştiriyor, belirginleştiriyor. Mezhep farklılıkları ve ülke sınırları esas alınarak herkes yapılan saldırıları kendi üzerinden savurmaya çalışılıyor. Saldırı bana yönelik değil diye avunmaya çalışıyor.
Suikastler İranlılara yönelik yapılınca veya İran’da suikast yapınca diğer halkı Müslüman ülkeler bu saldırıyı kendilerine yönelik değil, sadece o ülkeye yönelik yapılmış bir saldırı diye değerlendiriyor. Saldırı Bağdat’a yapılınca aynı şekilde diğer taraflar/ülkeler bunu Bağdat’ın altından kalkması gereken bir durum olarak görüyor.
Oysaki bu büyük bir yanılsama, çünkü saldırı salt bir ülkeye yönelik başlatılmadı. Hele şimdi durum artık bütün buraları aştı. İran’a, Lübnan’a, Kürdistan’a, Irak’a yönelik yapılan saldırıların devamında artık diğer başka ülkelerin/bölgelerin olduğunu anlamak için öyle derin analist, yorumcu vs olmaya gerek yok.
Geçen gün Filistinlilerin kendi aralarındaki bir saldırıyla ilgili herkes büyük bir tedirginlik geçirdi, MOSSAD saldırmış olabilir diye.
Öyle ya, onlara yönelik yasal ve hukuki evreleri devreye sokmayınca onların içimizde eylem yapacak kadar pervasızlaşacaklarını hesaplamak öyle abuk subuk bir durum olmasa gerek.
Emin olun, olup bitenler, açılan cephenin bütün bir İslam beldelerine karşı açılmış bir cephe olduğunu herkes tahmin edebiliyor ve herkes de bunun yansımalarını da bir şekilde bekliyor. Ama maalesef sadece tepkide ortaklaşamadılar. İşte asıl hüsranda burada! Nemelâzımcılık, büyük müsibete davetiyedir!
Ne diyelim; Allah akıl fikir versin!