Şimdi efendim gerek Türkiye geneli gerekse de Doğu, Güneydoğu Bölgelerinde siyasi partilerin almış oldukları oy oranları ortadadır.
HÜDA PAR, AK Parti, DEM, CHP ve diğer seçime giren partilerin oy oranlarını az çok herkes bildi, öğrendi.
Öte yandan kamuoyunun şahit olduğu kimi tartışmalar, aslında siyaset bilimcilerin üzerinde kafa yorması gereken tartışmalardır.
Özellikle DEM’lilerin yaptıkları açıklamalar ve neredeyse her konuda gösterdikleri adres, salt bir siyasi muhalefet üzerinden meseleye bakılmasının önüne geçiyor. Bu normal bir muhalefet değil, dedirtiyor.
İsrail’e yönelik protesto eylemlerinden tutun, Meclise sunulan başıboş köpek yasasına kadar, apartman siteleri içerisinde çıkan kavgadan tutun, cami bahçesinde çıkan arbedeye kadar, oradan kurşunlanan kafelere kadar milletin refleks gösterdiği bütün meselelerde DEM’lilerin gösterdiği tek adres var; HÜDA PAR!
Sürekli yazılı basınlarında HÜDA PAR’ın Kandil’i, Avaşin’i, Zap’ı, Metina’yı bombaladığını söyleyecek kadar işi ileri götürdüler.
Doğru… HÜDA PAR, israil’in katliamlarına karşı mazlum Gazze halkından yana taraftar; başıboş köpeklerle ilgili çözüm önerilerini sunarak itperestlere karşı saldırıya uğramış veya uğrayacak vatandaşlardan taraftır; cami bahçesi sayılabilecek yerde yapılan ahlaksızlık karşısında milletin usulüne uygun ‘uyarı’sından yana taraftır; özellikle gücü eline geçirdikten sonra organizeli ifsat faaliyetlerini hızlandıran DEM ve LGBT’lilere karşı ahlaklı, namuslu bireylerden yana taraftır. Bunlar doğru.
Ancak yaşanan her meselede HÜDA PAR daha tavrını açıklamadan vekilinden, belediye başkanına ve diğer neredeyse bütün tetikçilerine kadar onların hemen HÜDA PAR’ı yalan yanlış yorumlar ve yakıştırmalar da ekleyerek hedef tahtasına oturtmaları seçim muhalefetiyle izah edilemeyecek bir durumu arz ediyor olsa gerek.
Diyarbekir’de kurşunlanan kafelerin sahiplerinin, failleri açık açık telaffuz ettikleri ve HÜDA PAR’ın isminden hiç söz etmedikleri ortada dururken, bunların işi HÜDA PAR’a, oradan 90’lı yıllara ve Hizbullah’a kadar götürüp bağlamaları dikkat edilmesi gereken bir durumdur.
Kanaatimce bütün bunlardan anlaşılan o ki; nasıl 90’lı yıllarda dindar insanlara saldırılar gerçekleştirildi ve hayat hakkı tanınmamaya çalışıldı, bugün de aynı projeyi işletmenin heyulası içerisindeki odaklar, karşılarında engel gördükleri yapıları yıpratmaya çalışıyorlar.
HÜDA PAR’ı engel olarak görüyor olmaları gerekiyor ki dört bir yandan mahkûm etme, dışlama, öcü gösterme çalışmaları içerisine girmiş vaziyetteler.
Sürdürmeye çalıştıkları ahlaksızlık ve korumaya çalıştıkları ahlaksızlara yer ve ortam açmak adına da dindar halka alanı daraltmaya çalışıyorlar.
Cinayetler, ölümler, faili meçhullerden söz edenlere bakar mısınız?! Yüz yok ki kızarsın! Sahiden bu milletin anasını ağlatanların büründükleri kuzu postuna bakar mısınız?!
Şimdi de yer yüzündeki tek Kürdistan bölgesine yönelerek oradaki Kürtlere karşı suikastlar gerçekleştiriyorlar. Dört bir koldan ‘Barzani ailesi kökünden hain’ propagandasını yapıyorlar.
Bunlar hain yaftalamasıyla saldırmadık Kürt bırakmadılar. ‘Yılanın yavrusu da yılandır’ diyerek bastıkları Kürtlerin evlerini içindeki çoluk-çocuk bebeklerle birlikte yakarak her kim varsa katlettiler.
Camilere saldırarak Müslümanları caminin içinde şehit ettiler. Bugün de ahlaksızlıklarına engel gördükleri Müslüman gençlerin yetiştiği camileri, medreseleri, Kur’an kurslarını hedefe koyarak neredeyse her açıklamalarına ‘Bu ne! Her yerde Kur’an okutuyorlar!’ diyerek İslam’a ve mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’e kin kusuyorlar.
Yani aslında bu büyük bir tehlike ve alametler gösteriyor ki tehlike ‘geliyorum’ diye bağırıyor! Dinimiz, diyanetimiz, neslimiz, canımız, cananımız, varımız yoğumuz büyük bir saldırı altında! Uyanalım, uyandıralım!
Yüce Allah hiçbir zaman ‘Kürdistan hainleri’ne fırsat vermesin!