İslam coğrafyasındaki dert ve kederin maalesef sonu gelmiyor. Filistin’deki soykırım devam ederken İran’a ait bir helikopterin düşmesi sonucu İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile birlikte toplam 8 kişi vefat etti.
Kazayla ilgili çok senaryo var. Bölgeyi ilgilendiren senaryoların başında helikopterin bir müdahale sonucu düşmüş olabileceği iddiasıdır.
Burada da ilk akla gelen, siyonist israil ve ortağı ABD’nin bir suikast gerçekleştirmiş olabilecekleri hususudur.
İran’ın israile yönelik dronlu ve füzeli saldırısı sonrası israil, intikamımız büyük olacak demişti. Geçtiğimiz ay İran, işgalci israile 300’den fazla insansız hava aracı ve füze fırlatmıştı. Füzeler israile kayda değer bir zarar vermemişse de İran’ın israili vurma kabiliyetini ortaya koyması açısından çokça değerlendirilmişti.
Azerbaycan’a bir baraj açılışı için giden heyetin dönüş yolunda geçirdikleri kaza veya karşılaştıkları saldırı tabi ki tüm detaylarıyla araştırılmalı. Olay sisten kaynaklanan bir kaza mı yoksa başka bir durum mu bunun açığa çıkarılmasına çalışılacak herhalde.
Fakat bu bölgede maalesef çoğu olayların normalin dışındaki unsurlarca tetiklenebildiği inkâr edilemez bir gerçektir.
Birlikte havalanan ve hareket eden 3 tane helikopterden ortadaki aniden kayboluyor ve 15 saat sonra bulunabiliyor. Bu normal mi?!
İran Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Gulam Hüseyin İsmaili, üç helikopter arka arkaya kalkış yapıp gökyüzünde dizildiğinde en arkadaki helikopterde olduğunu ve sıra dağların arasındaki bir sis bulutundan başka da bulut olmadığını ifade etmiş.
İsmaili açıklamasında; “Rotanın seçildiği alanın bitişiğindeki vadide, alana yayılmış sofra gibi bir bulut parçası vardı. Helikopter rotamızda sisten bir eser yoktu. Sis vadinin aşağı kesimlerinde olabilirdi. Ancak hava açık ve berraktı ve vadinin üzerinde sınırlı bir alanda bulutlar vardı. Cumhurbaşkanı Reisi’yi taşıyan helikopterin pilotu Yüzbaşı Mustafavi yükselip bulutların üzerine çıkacağını ve yukarıdan devam edeceğini bizim helikopter pilotuna bildirdi.” İfadelerine yer vermiş.
İsmaili; “Helikopterler bulutların üzerinden gitti ve biz üç numaralı helikopterdeydik, cumhurbaşkanını taşıyan helikopter ortadaydı ve önde başka bir helikopter vardı. 30 saniye sonra bulutun üzerine çıktığımızda pilot, ana helikopterin eşlik etmediğini ve onu görmediğini ifade etti.” Diye de eklemiş.
Açıklamadan anlaşılan rotada öyle çok fazla sis veya bulut parçaları yoktu, vadilerin aşağı kısımlarındaki bulutlar hariç. Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi taşıyan helikopterin pilotu da karşılaştıkları bulut parçasının üzerine çıkacağını söylemiş.
İşte tam da vuzuha kavuşturulması gereken saniyeler bu saniyeler. Pilot ne oldu da bunu gerçekleştiremedi?
Tam bu arada normal bir kaza mı yaşandı, yoksa siber saldırı mı oldu veya helikoptere yönelik fiili bir saldırı mı gerçekleşti de pilot bulutun üstüne çıkamadı.
Şu bir gerçek ki saldırılar, suikastlar bu coğrafyanın adeta kaderi olmakla birlikte ihmaller ve geri kalmışlık da maalesef bu bölgenin can yakıcı hastalıkları olmaya devam ediyor.
Ambargoların açtığı yaralar ve buna destek çıkanların sebep olduğu imkansızlıklar… Bütün bunların hepsi ne yazık ki İslam coğrafyasını can evinden vuruyor; İslam düşmanlarını da sevindiriyor.
Helikopter olayına israil ve ABD’nin fiili saldırıları sebep olmamışsa da ambargo, ihmaller ve imkansızlıklar sebep oldu.
Kimin kiminle ticaret yapacağını, kimin kime nasıl destek vereceğini veya imkân sunacağını binlerce kilometre ötedeki ecnebiler belirliyor veya karar veriyorsa, suikastı andıracak daha çokça ‘kazalar’ yaşanacak demektir. Allah korusun.
Sonuç olarak; helikopter olayı, kaza da olsa suikast gibi! İhmalin sorumluları ve çaresizliğin sebepleriyle hesaplaşmak lazım; bir daha olmasın diye.