Evet, beklenen gün geldi, yarın seçimler var. Sonda söyleyeceğimi başta ifade edeyim: Seçimin memleketimiz için, insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Seçim çalışmalarında partiler yarıştı. Herkes kendi kozlarını ortaya koymaya çalıştı. Tabi ki yarışın adil ve eşit şartlar içerisinde yapıldığını ifade etmek mümkün değil.
Partilerin kendilerini seçmene arz etme noktasında bile aynı imkanlardan istifade ettikleri söylenemez.
Özellikle hazine yardımı alan partiler ile belediye veya diğer iktidar olma imkanlarını ellerinde bulunduran partilerin, kendilerindeki güç ve paranın etkisiyle yarışa önde başladıklarını söylemeye gerek yok.
Ve şu bir gerçek ki ellerinde etki, yetki olan partiler bunu ahlak kurallarına riayet etmeden sonuna kadar kullandılar, kullanıyorlar.
Ekranları satın almaktan tutun da işe alımlara veya işten atılmalara kadar bütün bunların hepsi o partilerin seçim çalışmalarının bir parçasıydı.
Paradan kuleler yapanların seçmen iradesini satın almadıklarını söylemek safdillik olur. Ayrıca ellerindeki nüfuzu kullandıkları ayan beyan biliniyor.
Eski ortak Meral Akşener bile CHP’lilerin yaptıkları dayatmaları ifşa etti. Meral Akşener; Özgür Özel, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu kast ederek sert şekilde, “Bana abla mabla demeyin!” dedikten sonra, “Seçimlere hür girme kararı aldığımızdan beri Antalya’daki, İstanbul’daki belediye meclis üyelerimiz istifa ettirildi. Pazarlıkların en çirkini oldu biliyor musunuz, burada, Ankara’da oldu. Mansur Yavaş, geçenlerde çıktığı televizyon programında olan biteni itiraf etti. Partimizden istifa ettirdiği il, ilçe başkanlarının, Ankara teşkilat mensuplarımızın kendisiyle çalıştığını söyledi. Biz bunları zaten biliyorduk. Bunu alenen televizyonda itiraf etmesine, bu pişkinliğe şaşırdım. Böyle bir ahlaksızlıkla böbürlenen bu şuursuzluğa şaşırdım. Mansur Yavaş, artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur.” Şeklinde çıkıştı.
Bir partinin meclis üyelerine bu dayatılmışsa veya imkanlar sunmak şeklinde ‘satın alma’ işlemi gerçekleştirilmişse diğer muhtemel örnekleri elbette tahmin etmek zor değil.
Demek istediğim; ellerindeki nüfuz ve imkanları, paraları kullanarak seçime giren partiler ile salt kendilerini anlatmak suretiyle seçimlere giren partileri bir tutmak adaletsizlik olur. Partiler adil şartlarda yarışmadı.
Örneğin yarışta ben de varım diyen HÜDA PAR’ın seçim çalışmaları özellikle dikkatlerden kaçmıyor. İstikamet üzere kalmayı sıklıkla vurgulayan partinin az imkanlara rağmen bu denli adından söz ettirmesi büyük bir başarı olsa gerek.
HÜDA PAR öncelik adalet diyor, aile kurumunun korunması gerektiğini ısrarla vurguluyor, belediyelerin israf ve rüşvet batağına battıklarını belirterek, görevi devraldıkları takdirde belediyelerin kapısına ‘Rüşvet veren de alan da melundur’ levhasını asacaklarını söylüyor.
Büyük mesele haline gelen ‘başıboş köpek’ sorununu çözeceklerine dair güçlü iradeyi ortaya koyuyor. Aç ve açıkta kalan insanlar ile uyuşturucuya bulaşan gençlerle ilgili çözüm önerilerini ayağı yere basacak şekilde ortaya koyuyor.
Hele özellikle HÜDA PAR’ın Filistin/Gazze konusundaki hassasiyetleri, onun iç siyaset üstü bir mefkureye sahip olduğunun güçlü delilidir.
HÜDA PAR, meselelere böylesi gerçekçi yaklaşımı ve adalet temelli hizmet anlayışıyla ciddi bir teveccüh görmüş gibi görünüyor.
Bunu yaparken de kimseye sataşmadan yapıyor. Örneğin CHP’li Özgür Özel’in bütün iftira ve yalanlarına karşın bile sükunetini koruyarak cevap veriyor.
Başka önemli bir konu da önce DEM’in eş genel başkanları HÜDA PAR’ı tehdit edercesine çıkışlar yaptılar. Bunlar provokatif ataklarından sonuç alamayınca bu sefer direk Kandil devreye girerek, kendilerince parmak salladılar. Ama bunlara cevap HÜDA PAR’ın bir il başkanından geldi. Genel Merkez onları ciddiye bile almadı.
DEM ve Kandil’in bu çatışmacı ve provokatif açıklamalarına karşın HÜDA PAR, hep ağırlığını korudu ve adeta ‘istedikleri kadar konuşsunlar, boştur; biz işimize, halkımızın sorunlarına yoğunlaşalım’ dercesine milletin takdirini alacak bir siyaset tarzını tercih ettiler.
HÜDA PAR, seçim yarışında fazla imkana sahip değildi; ancak tüm gürültüye rağmen eldeki imkanlar yoluyla haykırdığı gerçeklerin karşılık bulduğu görülüyor.
Çünkü baksanıza, ‘Bu Sefer HÜDA PAR!’ diyen diyene!
Hayırlısı olsun inşaAllah!