İstanbul Valisi Sayın Davut Gül’ün imzasıyla 17 Ağustos’ta alkol satışı ve kullanımıyla ilgili bir açıklama yayınlanmıştı. Vali Bey açıklamasında; "Alkol satışı ve tüketilmesi ruhsatı bulunan işletmelerin dışında park, piknik ve mesire alanı, sahil bandı, plaj vb. alanlarda çevrenin rahatsız edilmemesi, olumsuz görüntülerin oluşmasına mahal vermemek amacıyla alkol satışı ve tüketilmesinin önlenmesi” satırlarına yer vermişti.

Açıklamanın ardından her zaman olduğu gibi alkolik çevrelerin, ‘canımız istediği yerde içeriz, bize karışamazsınız’ tepkisi gecikmedi. Adeta, ‘tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yeriz, içeriz’ dediler.

Bunun üzerine iki gün önce valilikten yeni bir açıklama geldi ve valiliğin alkol kullanımı ve satışıyla ilgili yeni bir uygulama kararının olmadığı belirtiliyordu. Valilik açıklamasında yeni hatırlatmaya neden ihtiyaç duyduklarını da belirtiyordu. Açıklamada, “İstanbul Valiliği olarak bu hatırlatma genelgesini yayımlamamızda, İlçe ziyaretlerimizde muhtarlarımızdan, sosyal medya ve bireysel olarak vatandaşlarımızdan gelen, alkol tüketimine bağlı olarak gelişen asayişi bozucu olaylara ilişkin şikayetler etkili olmuştur.” İfadelerine yer veriliyordu.

Özetle valilik; alkoliklerin, ahlak sınırlarını aşarak, kanun, yönetmelik ve yasa da tanımadan canlarının istediği yerde, gençlerin veya çocukların gözü önünde alkolün tüketilmesiyle ilgili ahaliden gelen yoğun şikayetleri dikkate alarak bir hatırlatma yapmak istedi. Ancak bunun için, ‘sen misin bu açıklamayı yapan!’ dercesine söz konusu hatırlatma için saldıran saldırana!

Alkol melanetinin sebep olduğu cürüm ve cinayetlerin haddi hesabı yok. Alkollü içkilerin evde, ailede, caddede, trafikte yaşattığı zorluklar bu kadar fazlayken hala gereken önlemlerin alınması konusunda gerçekten pasif duruluyor.

Bir zamanlar her yerde içilen sigara için önlemler alındıkça en azından ulu orta tüketilmesi gözle görülür düzeyde azaldı. Sigara paketlerinin üzerine yapıştırılan uyarılar ve tiksindirici hastalık resimleri alınan önlemlerin bir parçası olarak etkili oldu.

Fakat her nedense alkollü içecekler için bu denli bir hassasiyet söz konusu değil. Oysaki asıl müskir olan, asıl aklı baştan götüren, ayyaş eden, kazalara sebebiyet veren, yerlerde süründüren alkollü içecekler ve diğer uyuşturucu maddelerdir. Özellikle bunlarla mücadele çok daha önemlidir.

Valiliğin yaptığı açıklamadan da anlaşılacağı üzere ‘geri adım’ diye de tabir edilebilecek türden ürkek müdahaleler işi çözmeyecektir.

Bu konuda tedricilik tabii ki önemli. Ama bir yerlerden başlamak suretiyle toplumu bu ‘kötülüklerin anası’ndan kurtarmanın gayreti her zaman diri olmalıdır.

Alkollü içeceklerin ve belki de perde arkasında diğer zararlı maddelerin satıldığı yerlerin reklamlarının önüne geçilmelidir. Alkolün su gibi tüketildiği mekanların tanıtımı ve aynı şekilde internetteki özendirici sahnelerle birlikte onun kimi filmlerde yer görmesi sakıncalı ve kötüdür.

Belki direk alkol reklamı yapılmıyor, ama o zararlı maddelerin su gibi akıtıldığı mekânın, otelin, tesisin reklamı ekran ekran dolaşıyor. Bu hinliklerin de bir kere farkında olunmalıdır.

Zararlı maddelerin kullanımıyla ilgili önlemler, toplumun daha sağlıklı ve müreffeh olmasını da sağlayacaktır. Bugün Türkiye’de sadece alkollü içecek kullanımı yüzde 22 civarlarındadır ve bu az bir oran değildir.

Yapılan araştırmalarda alkol kullanımının toplumlarda hastalıklara, sosyal çöküntülere ve ekonomik yüke neden olduğu vurgulanmaktadır. Alkol tüketiminin dünya genelinde her yıl 3 milyon ölüme neden olduğu ve milyonlarca insanın sağlığını olumsuz etkilediği belirtiliyor.

Geçtiğimiz yılın mayıs ayında Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ), yayınladığı "Sınır dışı pazarlama ve reklamları düzene sokarak alkolün zararlarını azaltmak" raporunda, alkol tüketiminin olumsuz etkileriyle birlikte dünya geneli alkol ürünleri reklamının kötü örnek teşkil etmesi konuları değerlendirildi.

Raporda, dünya genelinde her yıl yaklaşık 3 milyon kişinin alkol kullanımı sonucu hayatını kaybettiği belirtildi. Raporda ayrıca alkol kaynaklı ölümlerin, dünyadaki toplam can kayıplarının yüzde 5'ini oluşturduğu ifade edildi. Yıllık alkol kaynaklı can kayıplarının yüzde 13,5'inin 20-39 yaş arası gençlerden oluştuğu bilgisi de ayrıyeten paylaşıldı.

Sonuç olarak demem o ki; ‘yavaş’ veya ‘hızlı’ öldüren alkollü içkilerden uzaklaşmanın yolları aranmalı ve ısrarla başkalarını da bulaş haline getirmeye çalışan mihrakların tehlikesine de dikkat edilmelidir.

Kendileri tıksırıncaya kadar istediğini yiyip içiyor, ancak bunu başkalarına zarar verecek düzeyde yapmaya çalışmalarına asla müsaade edilmemelidir. Yoksa ayık, uyanık toplum olmak hikâye olur.