Başörtüsü, tesettür, cami, ezan, cuma, namaz, diyanet, selam, imam, Kur’an… Bir Müslümanın dünyasında sürekli yer edinen kavramlar ve değerler.
Müslüman bireyin dünyasındaki bu değerlerin kimseye zararı olmadığı halde, başkalarının da hep gündeminde olduğu tartışmasızdır.
Normal şartlarda bütün bu değerler sadece Müslümanları ilgilendirir. Bunların özgürlük kapsamı alanında olması gerektiği ifade edildiği anda, nerede satılık bir kalem veya mankurtlaşmış bir beyin varsa bir bakıyorsunuz hepsi birden devreye girdi.
Yıllarca başörtüsünü ve tesettürü, dışlama ve hor görme gerekçesi saydılar. Başörtüsüyle okumayı büyük cürüm addettiler, engellediler, vurdular, kırdılar.
Darbeye karşı adeta kıyamın çağrısı minarelerden okunan selalara tepki gösterdiler. Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesini hazmedemeyip minberinden okunan ayetlere bile tepki verdiler.
Selamın yaygınlaştırılması gerektiği vurgusundan yola çıkarak, yalan yanlış bilgiler üzerinden diyanet işleri başkanını itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Günaydın’a, tünaydına karşıdırlar dediler.
Ve en son, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın, Cuma hutbesinde, "Çalışanlarımızın ve öğrenci kardeşlerimizin en önemli farz ibadetlerinden birisi olan Cuma namazını eda edebilmelerine yardımcı olalım. İş yerlerimizdeki mesai saatlerini, okullarımızdaki ders programlarını Cuma namazının vaktine göre düzenleyelim" şeklindeki açıklamalarından yola çıkarak bu sefer Cuma gününe olan düşmanlıklarını ortaya koymaktan çekinmediler.
Cuma gününün tatil olup olmaması konusu ayrı bir tartışma konusu ancak bunların Müslüman memlekette Hristiyan ve Yahudiler nezdinde değer atfedilen Cumartesi ve Pazar gününün tatil olmasıyla ilgili bir tepkileri yokken Cuma günüyle ilgili bu kadar hırçın olmaları dikkatlerden kaçmadı, kaçmıyor. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Erbaş’ın dile getirdiklerinden daha doğal ne olabilir?! Cuma namazı vaktinde çalışanlara ve öğrencilere, ibadetlerini ifa etmelerine olanak sağlayın diye.
Cumartesi ve Pazar günlerinin tatil günleri olduğu Müslüman bir memlekette, Cuma gününün tatil olup olmamasıyla ilgili bir tartışmanın olmasından daha doğal ne olabilir?! Konunun tartışılması niye bu kadar rahatsızlık verici, anlamak güç gerçekten!
Müslüman memlekette İslam’la ilgili ne gibi bir faaliyet veya çalışma olsa, bakıyorsunuz ki demokrat ve özgürlükçü geçinen borazanlar saldırganlık ihalesini almışlar ve durmadan saldırıyorlar.
Cami, cuma, ezan, Kur’an, selam, tesettür… Kısacası İslamî değerlerle düşmanlığınızın bir sınırı sahiden olmayacak mı?
Müslüman memlekette salyangoz satmaya çalışarak şirin görünmek istediğiniz sahiplerinizi memnun edeceğinizi ve aferinler alacağınızı hesap ediyorsunuz, ama beyhude, çünkü bu işin sonu hüsrandır ve onları ilelebet memnun edecek de değilsiniz!
Müslüman memlekette camiyle, ezanla, selamla, tesettürle, Kur’an’la cedelleşip üstün geleceğinizi mi hesaplıyorsanız?! Yanılıyorsunuz, çünkü bu mümkün değil!
Bu ülke, ne 28 Şubatlar gördü! Ama bakın etrafa, İslami şiarların etrafa saçtığı aydınlığın etkileri her geçen gün daha bir kendini gösteriyor.
Bilesiniz arzuladığınız karanlık günler de büsbütün hiç gelmeyecek, bu ziyalar oldukça!