Şu belediyelere ne oluyor? Yaptıklarını anlayan beri gelsin! Ekonomik kriz ve hizmetlerdeki maliyet artışlarını gerekçe göstererek ekmek, ulaşım, su ve daha inisiyatiflerindeki birçok hizmete zam üstüne zam yapıyorlar.
Vatandaşa, ‘Hizmet için elde avuçta para yok’ dercesine tabir yerindeyse her gün yeni bir tarifeyle günü başlatıyorlar.
Elde ettikleri onca paraya rağmen tahsil edilenin onlara hala yetmediğini de biliyoruz, çünkü belediyelerin borçlanma rakamlarından da bunu anlamak zor değil.
Büyükşehir belediyelerinin neredeyse hepsi borçlu. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 3,5 yıl içerisinde astronomik düzeyde borçlandığı ifade ediliyor.
İBB'nin 1984'ten 2019'a kadar 28 milyar TL olan borcunun, 2019'dan 2022 sonuna kadar 82 milyar TL'ye çıktığı belirtiliyor. Buna 2023 yılı borçlanmaları dahil değil.
Şimdi işin garip tarafı, onlar hizmeti yürütecek kadar paraları olmadığı gerekçesiyle borçlanıyorlarken, bir de bunu görmezden gelip sağdan soldan birilerini çağırarak festival, eğlence, kültür-sanat adı altında 1-2 saat için dünyanın parasını peşkeş çekebiliyorlar.
Bunu sadece CHP belediyeleri de yapmıyor. AK Parti belediyeleri de maalesef diğerlerine benzemeye çalışarak bu konuda “yarışı” önde götürmeye çalışıyorlar.
Burada bir akıl tutulması yoksa, açık söyleyeyim; o zaman katıksız bir hırsızlık ve yolsuzluk olayı var!
Hem para yok diyerek gidip borçlanacaksınız hem de hiç ihtiyaç yok iken sanatçı etiketlilerle anlaşıp onlara dünyanın parasını akıtacaksınız! Burada vardır bir hinlik!
Açık açık buradan ifade ediyorum; müfettişler vs. denetmenler devreye girmeli! Bu kadar yoksulluk ve yoksunluğun olduğu bir zaman ve zeminde siz kimin parasını kime hortumlatıyorsunuz?!
Bir de mesele sadece ekonomik de değil. İşin manevi ve ahlaki yönü de var. Toplumun kimi reziller yüzünden içine düştüğü felaket ortadayken bunu daha da katmerleştirmenin alemi yok!
Rol model diye getirip sahnelerde oynattıklarınızın hayatlarında bu topluma örneklik teşkil edecek kaç tane meziyeti var?! Çıplaklık ve terbiye dışı hareketlerle isim yapanları artık sanatçı diye vasıflandırmaktan vazgeçin! Bunların size nasıl da parmak gösterdiklerini ne çabuk unuttunuz?!
İşin ahlaki boyutunun yanında bir de geneli ilgilendiren işin gürültü ve görüntü kirliliği meselesi de ayrıca değerlendirilmeli.
Başakşehir Belediyesinin Millet Bahçesinde sergilediği programlardan onlarca şikâyet almışız. Burası bir aile parkı. İnsanlar biraz dinlensin ve sessiz-sakin bir ortamda ailesiyle temiz bir hava/nefes alsın diye parka akın ediyor. Fakat gelen şikayetlere göre neredeyse her haftanın birkaç günü yüksek sesle çalgı ve gürültü var. Platform, sadece kurulduğu yere hitap etmiyor, oradaki bütün bir ahaliyi rahatsız etmeye programlanıyor gibi. Gidip izlemek, dinlemek istemeyenlere de o gümbürdeme ulaştırılıyor adeta! Bu ne ya?!
Özel aracında hafif müzik sesini yükselterek keyif almaya çalışana, kabahatler kanunundan cezayı basarlar, ama belediyeler bu işkenceyi bütün ahaliye çektirdikleri halde buna ses eden yok! Sahiden bu büyük bir çelişki!
Siz sevdiğiniz müziği veya sanatçıyı getirip ammenin olduğu yerde zorla dinletemezsiniz! Ennihaye, evlerinizde veya salonlarınızda bunları dinler veya dinletirsiniz, ama koca parklarda, caddelerde bunu yapmaya hakkınız yok! İnsanları bu şekilde rahatsız etmeye hiç kimsenin hakkı yok!
Sonuç olarak demem o ki; bu işe acil bir çare bulunmalı, yoksa makul çoğunluğun sillesi ağır olur! Benden söylemesi!
Akıl tutulması değilse…
Abdullah Aslan