Kur’an-ı Kerim, Müslümanların hayat kitabı! O; doğruya, hakka, hakikate, güzele ileten Rabbimizin eşsiz kelamı! O; Müslümanların hayat rehberi, insanlık aleminin iki cihan kurtuluşu için yegâne yaşam reçetesi!
Ona sarıldıkça huzur bulduğumuz Kur’an-ı Azimüşşan, bugünlerde yine İslam ve insanlık düşmanlarının hedefinde!
Daha önce Kur’an-ı Kerim yakma eyleminin arkasında, aşırı ırkçı, faşist, Danimarka-İsveç vatandaşı Rasmus Paludan vardı. Bu yaratık bir de sözde siyasi bir partinin elebaşısıdır. Bunun daha önce ırkçılık dahil birçok suçtan kaydı bulunan ve hapis yatan birisi olduğu biliniyor.
Şimdi başka alçaklar aynı çirkin saldırıyı gerçekleştiriyor. İşin garip tarafı bu saldırganların, kendi iğrenç saldırılarını İsveç polisi gözetimi ve desteğinde yapıyor olmaları.
Başkasının mukaddesatına saldırıyı özgürlük ve ifade özgürlüğü diye yutturmaya çalışan bu İslam düşmanlarının, kendi ülkelerinin güvenliklerini de tehlikeye attıkları görülüyor aslında. Çünkü yeni yeni onların yetkilileri de artık bunun bir güvenlik sorunu olmaya başladığını söylüyorlar artık.
İşin garip tarafı, ülkenin başbakanı bile kendi izin verdikleri hoyratlığı görmezden gelerek, ülkesinin bir dezenformasyon saldırısıyla karşı karşıya kaldığını ifade edebiliyor.
Birçok batı ülkesinde olduğu gibi İsveç’te de 1970'lerde dine hakaret konusundaki yasalar kaldırılmış. Polis, açık gösterilere izni, oluşturduğu güvenlik riskine göre veriyor veya vermiyor. Ancak hem İsveç’te hem de bütün İslam ülkelerinde bu durum tepki ve nefrete sebebiyet verdiği halde yine Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına müsaade ediliyor ve bu devam ediyor.
Özelde İsveç makamlarının genelde ise Batının bu duruma karşı müsamahalı yaklaşımı İslam’a düşmanlıkta geldikleri noktayı göstermesi açısından önemlidir. Özgürlük adı altında kin ve nefret kusmaktan geri durmayan zalimlerin, Müslümanların mukaddesatına bu denli pervasızca saldırıları kesinlikle kabul edilemez.
Müslümanların uğruna can vermekten geri durmadığı Kur’an-ı Kerim’e karşı yapılan bu saygısızlıklar kesinlikle karşılık bulmalıdır.
Bütün dünya bu provokatif saldırı/saldırılar karşısında sesini yükseltmeli ve bu hoyratça suikastın/suikastların hesabını sormalıdır.
Özellikle İsveç kendi huzur ve refahını da dikkate alarak bu çirkince girişimlere artık müsaade etmemelidir. İslam ülkeleri ve özellikle Türkiye de, İsveç’in kendilerinden talepleri ile ilgili bu konuyu öncelikli engel olarak önlerine koymalıdırlar.
Nefret suçlarını ifade özgürlüğü kisvesi altında savunmak, kesinlikle akıl karı değildir. Bu böyle devam ederse, başkasının özgürlük alanına müdahale diye değerlendirilmeli ve saldırı cevapsız kalmamalı. Ve dahası böyle devam ederse o zaman herkesin özgürlük alanı diye belirlediği alanlar kesinlikle daralacaktır.
Batı, yönetimlerin eliyle İslam’a ve Kur’an’a saldırılara devam ederse şayet, İslam dünyasının elinde de onların hayat damarlarını olumsuz etkileyecek kozlar vardır ve bunlara başvurulmalıdır.
Etkinlik ve mitinglerin yanında İslam ülkeleri yönetimlerinin, Batı’nın rahatı için katlandıkları o kadar konu var ki… Mesela o konularda biraz daha serbestlik tanınabilir. Madem mesele kişi veya kişilerin özgürlüğüyse o zaman Avrupa’ya ‘özgür iradeleriyle’ gitmek isteyen insanlara bu konuda kolaylık sağlanabilir mesela. Anlaşmalara vs. dokunmadan, daha buna benzer birçok karşı adım var yani.
Bu arada, yarın Diyarbakır’da “Kur’an’a Saygı” temasıyla kitlesel bir miting düzenleniyor. Mitingi Peygamber Sevdalıları Vakfı düzenliyor. Vakfın Başkanı Sayın Adnan Akgönül yaptığı açıklamada; "Mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'e yapılan alçakça saldırıları tel'in etme ve Kur'an'a bağlılığımızı göstermek amacıyla düzenlenecek Kur'an'a Saygı mitingine 7'den 70'e tüm halkımızın iştirak etmesini bekliyoruz." dedi.
Biz de imkânı olan herkesin mitinge davete icabet etmelerini bekliyoruz ve diliyoruz.
Kur’an’a uzanan eller kurusun!