Yazılacak ve tepki gösterilecek o kadar çok konu var ki... Akaryakıta gelen yeni ve yüksek zamlar vatandaşın gerçekten canını acıttı/acıtıyor. Doların ateşini düşürmek için ‘çözüm’ diye yutturulan ‘faizlerin arttırılması’ yöntemi de işe yaramadı. Dolar/dövizin TL karşısındaki değeri yükseldikçe yükseliyor. Bunlar önemli konular, ancak insanları insanlığından utandıracak başka birkaç konu var, onlara özet de olsa değinmede fayda var.
Suriye sınırında olduğu ifade edilen ve asker kıyafetli yaratıkların, elbiseleri çıkarılmış gençlere yaptıkları işkence görüntüleri… Yine sokak ortasında Mısırlı olduğu belirtilen bir mülteciye atılan dayaklar… Mülteci oldukları söylenen ve tesettürleriyle kaldırımda yürüyen kadınların üzerine motosiklet süren bir serserinin görüntüleri… Kaçak denetimi adı altında adresleri belli insanların toplatılıp yurt dışı edilmeleri ve sonrasında da, seçimde kaybeden Ümit Özdağ gibilerini memnun etmek için buna dair görüntülerin/haberlerin servis edilmesi… Kimi belediyelerin Arapça alfabeyle yazılı işyeri tabelalarını vinç marifetiyle indirmeleri…
Bunları görünce sahiden seçimi kim kazandı diye insan sormadan edemiyor! Seçim stratejilerini mülteci/muhacir/yabancı düşmanlığı üzerine bina edenler kaybetti. Vatandaş onların faşist yöntemlerini kabul etmedi. İnsanlar onların insanlıktan uzak çözümlerine geçit vermedi.
Yani ‘Mültecileri kovacağız’ diye tutturanlarla ittifak eden herkes, bu seçimde gereken cevabı aldı ve kaybetti. Fakat o da ne?! Şimdi birçok esnafın, vatandaşın da işine yarayan, ekonomimize katkı sunan insanlar bir bir alınarak sınır dışı edilmeye çalışılıyor veya ediliyor.
Birkaç ırkçı, insanlık düşmanı kişiyi memnun etmek adına da sokaktaki insan avını ekranlara vererek onları memnun etmeye çalışmak, gerçekten bir akıl tutulmasıdır. Mülteci diye kovalanan kişiye sokaktakilerin de yakalamak için tekme atmaya çalışmaları ve bunların iftiharla ekranlarda anlatılması… Bu ne ya! Mezbehaneden kaçan kurbanlık mı kovalıyorsunuz?!
Son 20 günde sadece İstanbul’da 10 bin göçmenin yakalandığı belirtiliyor. Bu topyekûn çevreleme de neyin nesi oluyor?! İnsanlar aile ve çocuklarıyla durup dururken denizlerde ölüme kulaç atmıyor! Her şeyden önce bu biçareleri ilticaya zorlayan şartlarla ilgili dünyanın kafa yorması lazım.
Üç çocuğu boğulan annenin doğum yeri Irak’tı diye saldıran insanlıktan nasibini almamışları memnun etmeye çalışırsanız, yanılırsınız. Çünkü onları memnun edemeyeceğiniz gibi makul çoğunluğun öfke ve tepkisini almakla birlikte daha da önemlisi -Allah muhafaza- Hakk’ın gazabına müstahak olma gibi büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalma da söz konusu olabilir.
CHP; mültecilere işkence etme, onları aç ve açıkta bırakma, kovma, dilini kullanmalarına müsaade etmeme gibi cürümler için taahhütlerde bulunanlara İçişleri Bakanlığı ve Mit Başkanlığı gibi önemli alanları teslim edecekti. Milletimizin ferasetiyle büyük bir tehlikeyi atlatarak bunların alayı sandıklara gömüldü. Şimdi onların anlayışıyla hareket etmek gibi büyük bir hataya düşülmemelidir.
Muhacirlerle ilgili esaslı bir strateji ve programımız olsun, bu önemli! Mültecilerle ilgili ayağı yere basan bir siyasetimiz olsun, bu da çok değerli!
Ama bunların hiçbirinde işkence olmamalı! Bunların hiçbirinde, insanlık dışı muamele yer almamalı! Bunların hiçbirinde saldırganlık olmamalı! Ve en önemlisi bunların hiçbiri temel haklardan yoksun bırakma izi taşımamalı!
Kalın selamette.