İslam coğrafyasının kanayan yarası Suriye… Müslümanların oradaki çatışmalardan hayır görmediği, ümmetin şöyle veya böyle binlerce evladını yitirdiği savaş alanının son halkası Suriye...
Suriye, özellikle ABD ve Rusya’nın savaşı kışkırtarak, çevre ülkelerin de kendilerine yakın örgüt veya yapıları destekleyerek boy gösterdikleri ıstırap ve keder dolu alanın adı oldu.
Suriye’de maalesef tabir yerindeyse kan gövdeyi götürdü, milyonlarca insan yerinden, yurdundan oldu.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) 2022 raporuna göre, iç savaşın başlamasından bu yana, 11 yılda en az 610 bin kişi öldü. Ölenlerin 160 bin 681'inin çoğu kadın ve çocuk siviller. Rapora göre iç savaşta 2.1 milyon kişi kalıcı olarak sakat kaldı, 13 milyon kişi evini kaybetti. Buna cezaevlerinde can verenlerin sayısı dâhil değil. Cezaevleri ve benzeri tutulma yerlerinde de 55 bin kişinin can verdiği ifade ediliyor.
Tüm bu bedellerden sonra da sorun çözülmedi; aksine tartışmalı alanlar çoğaldı, insanların -Allah korusun- birbirlerini boğazlayacağı ihtilaflı konular arttı.
Suriye sadece Suriyelileri etkilemedi. Suriye’ye komşu çevre ülkelerin siyasi ve sosyal yapısı da bu savaştan derinden etkilendi. Komşuluk ve ticari ilişkiler büyük darbe aldı. Dostlar düşman oldu. Elin gâvuru ile konjonktür gereği stratejik ilişkiler geliştirmek mecburiyet sayıldı.
Vur, parçala, yut; sür, öldür, kurtul! uğultusu içerisinde teenni ve siyasi çözüm önerisi maalesef hiç duyulmadı. Herkes günün kasvetli havası içerisinde ‘kendisinden olmayanı’ bitirmenin iştahıyla vurdu, kırdı. Kimsenin aklına ‘yarınlar’ yani bugünler gelmedi.
Tarafgirlik girdabındaki bütün analistler, gazeteciler ve siyasi erklerin şakşakçılığı kaçınılmaz sona etki etmedi. Bugün siyasi çözümden dem vuranların 10 yıl önce siyasi çözümden yana öneri sunanları tabir yerindeyse dokuz köyden kovdukları unutulmadı.
Bütün bunları niye mi anlattım. Önceki gün Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, 13. Büyükelçiler Konferansı'nın kapanışı dolayısıyla basın toplantısı düzenledi. Bakan Çavuşoğlu, ‘Suriye ile temas var mı?’ sorusuna ilişkin yaptığı açıklamada, "Şu anda böyle bir temas söz konusu değil. Sonuçta uzun zamandır Putin ve Rus yetkililer ‘sizi Rejimle görüştürelim’ dediler. Bir ara istihbaratlar arasında bir görüşme olmuştu. Şimdi tekrar başladı. Bu görüşmelerde önemli konular ele alınıyor. Belgrad'da diğer bakanlarla sohbet ederken Suriye Dışişleri Bakanıyla kısa bir sohbetim oldu. Teröristlerin temizlenmesi lazım. Muhalif olan Suriyelilerle Rejim arasında bir barışın gerekli olduğunu ve Türkiye olarak destek vereceğimizi her zaman söylüyoruz.” Dedi.
Bakan Çavuşoğlu her ne kadar ‘temas yok’ dediyse de devamında bahsini ettiği gerek istihbaratlar arası tekrar başlayan görüşmeler, gerekse de kendisinin Suriye Dışişleri Bakanıyla kısa sohbetinden söz etmesi, temasın başladığının açık göstergesi olsa gerek. Hele muhaliflerle Suriye rejimi arasındaki barış çalışmaları ve hemen ardından ÖSO gibi yapılardan Çavuşoğlu’na gelen tepkiler, şimdiye kadar kat edil(emey)en mesafeyi gözler önüne sermesi açısından önemli. Bu kadar kargaşa ve savaşın sonu gelinecek nokta demek buydu. Buraya tepki verdiğim anlaşılmasın. Tepkim, ta ilk baştan hesaplanmayan süreçler ve adımlaradır.
Suriye savaşına kimin hangi argümanlarla katıldığını tartışmadan, geç de olsa bundan sonraki süreçte siyasi çözümü konuşarak tutsaklar, mülteci ve muhacirlerle ilgili bir çözüm yolunu bulmak suretiyle Suriye halkı için barış ve insani yaşam koşullarını oluşturmanın gayreti içerisinde olmak çok değerlidir.
HÜDA PAR’ın yıllar önce savunduğu siyasi çözümün eninde sonunda başvurulduğu yöntem olduğu görüldü, bu güzel. Ancak bunun ba’de harab’iş-Şam olması acınası ve kahrolası bir durumdur.
Keşke iş işten geçmeden ümmet bu sorumluluğu üstlenseydi. Emperyalist zalimlere fırsat verilmeden, siyonist katillere alan açılmadan siyasi çözüm için cehd ve gayret gösterilseydi, onun için şartlar zorlansaydı. Ama maalesef olmadı. Bundan sonrası için de akıllıca olana yönelmek ‘zararın neresinden dönülse kârdır’ düsturu gereğince önemlidir.
Bugün Suriye’nin kuzeyi, Türkiye’nin sınır boyundaki karışıklıklardan ve malum örgütün oraları ele geçirmesinden şikâyet etmek, işin varıldığı boyutu gözler önüne sermesi açısından önemlidir. Murat edilen neydi, iş nereye evrildi?! Gerçekten düşünmek ve bundan sonra ona göre davranmak elzemdir.
Allah Teâla ferasetle bakmayı, basiretle hareket etmeyi ihsan buyursun!