Kendi yurtlarından ayrılmak zorunda bırakılan insanların dünyanın farklı ülkelerinde uğradıkları mağduriyetler her geçen gün artarken son zamanlarda Türkiye’de özellikle Filistinlilere yönelik kaçırma eylemleri dikkatleri bu yöne çevirdi.

Bir tarafta ırkçı ve faşist ruhluların ‘yabancı’ diye addettikleri insanlara yönelik kin ve nefret furyası devam ederken diğer tarafta Filistinli 9 insanın ortadan kaybolması gözleri siyonist menşeli illegal terör şebekelerine çevirdi.

Türkiye’de yaşayıp son bir ay içerisinde esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan Filistinlilerin sayısı önceki gün iki kişinin daha kaybolmasıyla 9’a çıktı. Bir kaç güne kadar 4’ü İstanbul’da olmak üzere kayıp olarak aranan 7 Filistinliye önceki gün 2 kişi daha eklendi. Böylece sayı 9’a yükseldi.

Filistin Büyükelçiliği, kaybolanlardan Muhammed Salhab’ın Konya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi olduğunu, Alaeddin Abdul Latif, Muhammed Hamada, Abdul Rahman Abu Nawah, Nahed Saber Al Kafarna, Ahmed Al-Qishawi ile Fatima Getawi’nin ise İstanbul’da yaşadığını ve ailelerinin kendilerine bir türlü ulaşamadıklarını açıkladı. Üniversite öğrencisi Salhab’ın arkadaşları, cuma namazına giderken Salhab’ın, yanına yaklaşan siyah bir minibüse bir grup tarafından zorla bindirilip kaçırıldığını söylerken, Filistin makamları kayıplarla ilgili MOSSAD şüphesi üzerinde durulduğunu ifade ediyor.

Türkiye’de Filistinlilere yönelik gerçekleşen bu kaçırma olaylarının basında fazla yer tutmaması ayrıca ilginç olarak değerlendirilmelidir. Sessiz sedasız insanların ortadan kaybolması, TV yayınları nezdinde ‘kim nerede tatilini geçirdi’ kadar haber değeri taşımıyorsa insani öncelikler farklılaştı demektir. Burada insan hayatı söz konusu ise ve herkes suspus bunu izlemekle yetiniyorsa işler yanlışa binmiş demektir.

Siyonist işgalci israilin, Mayıs ayı içerisinde Filistin’de aldığı hezimetin hıncını Türkiye’deki muhacirler üzerinden almaya çalışması ihtimali olabileceği gibi, Batılı kimi kirli ağların, farklı emeller doğrultusunda Türkiye’ye vermeye çalıştıkları bir mesaj da olabilir, bu olup bitenler.

Türkiye’nin Filistin-HAMAS ilişkilerinden rahatsız olanların giriştikleri bu kaçırma eylemlerine karşılık Türkiye güvenlik güçlerinin nasıl bir önlem geliştirdiği veya geliştireceği de önemli tabi. Bugüne kadar kaçırılan bu insanların hiç mi izine rastlanmadı? Eldeki bilgileri bilmiyoruz ama eğer elde bir ipucu da yoksa o zaman burada büyük bir zaafiyet söz konusu demektir.

‘Türkiye’nin güvenli liman’ olmadığı mesajını vermeye çalışan bu kirli şebekelerin bütün ağları, bağlantıları, iç-dış ilişkileriyle birlikte ortaya çıkartılmalıdır.

Daha önce Çeçenlere karşı işlene cinayetlerin sorumluları tüm bağlantılarıyla ortaya çıkartılıp sızma katiller hak ettikleriyle karşılaşsalardı, bugün Türkiye içerisinde bu gibi vukuatlara belki daha nadir rastlanırdı.

Burada Filistinlilerin de fikirlerine başvurmak lazım. Bu karanlık işlerin arkasında somut isim olabilecek birilerini biliyorlar mı? MOSSAD’ın kendine slogan edindiği, "Yol göstereni olmayan uluslar düşer, danışmanı bol olan zafere gider" şeklindeki özdeyişlerinden yola çıkarak, kaçırma eylemleri ile ilgili özellikle HAMAS ve Filistinli yetkililerin yol gösterme ve bilgilerine başvurulmasında fayda olacağı düşüncesindeyim. Böylece birlikte alınacak tedbirlerle muhtemel başka kaçırmaların veya -Allah korusun- suikastların önlenmesi imkânı da olabilir.

Sonuç olarak demem o ki; kaçırılan 9 insanın kurtarılması için her ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Bunu yapan hangi şebeke ise ortaya çıkarılmalı ve hak ettikleri muameleyi mutlaka görmelidirler.

Bu topraklarda insan kaçırma ve suikastların ayrıca Türkiye’nin egemenlik ve güvenlik hakkına saldırı olduğu belletilmeli ki, karanlıkta depreşenler ülkenin huzur ve güvenine zarar veremesinler.

Selam ve dua ile.