Çağımızın kaçınılmaz gerçeği sosyal medya, birçok güzellikleri hayatımıza katmakla beraber hayatımızdan bir o kadar da iyiliği götürdü maalesef.
Facebook ve Twitter gibi sosyal medya platformları çok duyulmuşsa da aslında 500 civarı sosyal medya ağı var. Bütün bunların takipçileri var ve bunların etki ettiği yaş grupları var.
Twitter siyasi alandaki üstünlüğünü sürdürse de Instagram gibi ağlar, gençlerin dünyasını tamamen işgal etmiş durumda.
Algı yönetimiyle hayatı olumsuz etkilemeye açık bu siteler, dezenformasyonda sınırı aşmış durumda. Bilinçli bilgi kirliliği yanında mezenformasyon yani yalan yanlış haberin bilinçsiz taşıyıcısı olmak artık işten bile değil. Biri bir yalanı ihdas ediyor, binlerce belki de milyonlarca takipçisi saniyeler içinde bunu retweet etmek suretiyle binlerce veya milyonlarca kendi takipçisine ulaştırmış oluyor.
Yalanın, iftiranın, bühtanın; doğrudan, iyiden ve sıdktan 6 kat daha fazla yayıldığı ülkemizde bunların önünü almak tabiki artık bir ihtiyaç ve gerekliliktir.
Konya’daki vahşet ve Antalya ile diğer yerlerdeki yangınlarla alakalı sosyal medyanın yürüttüğü kampanya, gerçekten çirkinceydi.
Konya’daki vahşetin sebebini olduğundan farklı göstermek, yangınlarla ilgili dezenformasyonda işi alakasız araç plakalarına kadar götürmek tamamen bir fitnenin ve kaosun çıkarılmasına dönük girişimlerdi.
Sosyal medya platformlarıyla ilgili vatandaşın çok dikkatli olması gerekir. ‘Bir Müslümanın, her duyduğunu söylemesi ona günah olarak yeter’ ilkesi akıldan hiç çıkarılmamalıdır.
Bir fasıkın, dahası bir dinsizin veya medeniyetimizin düşmanı bir kişinin atacağı her mesajın sorgulanması gerektiği unutulmadan hareket edilmelidir.
Aksi takdirde fitne ve fesadın sonu gelmez. Karşısında durduğumuz felaket yollarını kendiniz açmış olursunuz.
Bir mesajın ilk anı çok önemlidir. İlk karşılaşıldığında bunun araştırılması gerektiği düşüncesi hâsıl olmalıdır. ‘Ben de paylaşayım, ondan sonra araştırayım’ anlayışı kadar sakat bir anlayış olamaz. ‘Sanığın önce idamına, bilahare de delillerin toplanmasına’ tezi biliyorsunuz bizim tezimiz değil.
Sosyal medyayı iyi kullandığımızda iyi, kötü kullandığımızda kötüdür. Her ne sebeple kullanılsa da işin istihbari ve mahrem tarafı kesinlikle unutulmamalıdır.
Geçenlerde, telefonla çekilen ve hiçbir ağda paylaşılmayan resimlerin dahi kimi merkezlerce elde edildiğine dair haberler vardı. Yani kendi telefonunuzla çektiğiniz bir fotoğraf, siz daha sosyal ağlarda paylaşmadan birilerine gidiyor.
Bu çok kötü bir durum. Mahremlerinizi korumak için ne gerekiyorsa onu yapın. Eğer bir foto çekmeniz icap ediyorsa, sokakta olduğunuz hal ne ise o hal üzerine çekmeye çalışın. İşin güvenlik vs. tarafı da ayrı tabi.
21. yüzyılda karşılaşılan bu avantajların dezavantajları kesinlikle unutulmamalıdır. Yoksa mahremlerin berhava olması yanında, insanlık kaos ve huzursuzluk girdabından hiçbir zaman kurtulamayacaktır.
Bununla ilgili getirilecek düzenlemeler önemli, ancak belirlenecek yeni çerçevenin halkın sözünü söylemesine engel koyacak şekilde de olmaması lazım. Yalanın, tahrikin, iftiranın, bühtanın cezası olsun; ancak doğruların, hakikatin, sıdkın, iyiliğin, güzelliğin kesinlikle sansürü olmasın.
Vatandaşın bu konudaki endişeleri de giderilmelidir. Varsa bir yanlış, insanlar bunu dile getirmekten ve paylaşmaktan çekinmemeli ve bunu paylaştı diye de her hangi bir endişe duymamalıdır.
Selam ve dua ile.