Yüce Yaratıcımız Allah Azze ve Celle, bütün kâinatı bir denge içerisinde yaratmıştır. Her bir varlık için kanun ve nizamlar koymuştur. Bu kâinatta hiç bir şey zait değildir, hiçbir şey de nakıs değildir.
Her bir varlığın konumu ve yeri farklıdır. Bütün bu varlıklar içerisinde ulvi sorumluluğu yüklenen bir varlık var ki, ona yüklediği sorumlulukla beraber verdiği değer de başkadır. En güzel şekilde yaratılan o varlık da şüphesi insandır.
Kim ne derse desin bütün kâinat da o varlığın hizmet ve yararı için dönüp dolaşmaktadır. İnsan da tabi ki yeryüzüne ıslah ve adaleti doldursun diye emrolunmuştur. İşte bunun adı dengedir, bunun adı fıtrattır.
Fıtratın hilafına getirilen her bir uygulama dengeye zarardır, insanlık için felakettir. Hiç kimse herhangi bir varlığı, olduğunun üstünde veya altında bir değerlendirmeyle muaheze etme salahiyetine sahip değildir.
Bu kâinatta insanın yeri başkadır, hayvanın veya bitkinin yeri başkadır. Diğer cemadatın yeri tabiki başkadır.
Her birini kendi yer ve konumundan kopartarak diğerinin önüne, üstüne geçirdiğinizde yanlış yapmış olursunuz.
Batı her zaman bu esaslı konularda illaki fıtratla çelişen uygulamaları pazarlıyor ve bunları İslam ülkelerine de empoze ediyor. Buna çok dikkat etmek lazım. Empoze ettikleri her bir konu için yeni mağduriyetler ve mahkûmiyetler söz konusu olabilir.
Batıl ehlinin insanları kadın erkek olarak birbirlerinin tamamlayıcısı değil, birinin diğerinden üstün tutulması gerektiği gibi sözde sosyolojik çalışmayla aileyi ve dahası toplumu parçalamaya götürdükleri unutulmadan hayvanlarla ilgili talepleri iyicene incelenmelidir.
Bir iki gün önce Meclis’te yeni geçen yasaya göre artık hayvanlar ‘can’ olarak kabul edilecek. Buna tabiki denecek bir şey yok. Şimdiye kadar bunu ‘can’ diye kabul etmeyenler geriden geliyorlar demektir.
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de, “Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi birer ümmet olmasın. Biz kitapta (levh-i mahfuzda) hiçbir şeyi eksik bırakmadık, sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanacaklardır.” (el-Enâm 6/38) diye buyuruyor.
Burada sorgulanması gereken husus, benzer konularda olduğu gibi hayvanı ‘can’ olarak kabul ederek bu sefer istifade eden insanları türlü bahanelerle 4-5 yıla varan hapis cezalarıyla hayvan sahiplerini cezalandırmaya gitme konusudur. Böyle olduğu takdirde toplumu yeni gerginliklerin içerisine sokacaksınız demektir.
Muhalefetin ‘cezaların ertelenmesi de ortadan kaldırılsın, cezalar ertelenmesin’ isteği de kabul edilirse o zaman bu ülkede yeni cezaevlerine ihtiyaç olacaktır demektir. Dahası ineği veya koyununu kesenin, siciline işlenen bu cezanın sonraki süreçlerde getireceği ‘bela’ ayrıca değerlendirilmelidir.
İşi Müslümanların kurbanına götürecek kadar endişeler söz konusu. Böyle olsa şayet, sosyal düzenin, toplumsal yapının bir kez daha zarar göreceği ihtimalden uzak değildir.
İnsana olduğu gibi hayvana da zulmeden zalimdir, bu konuda Müslüman toplumumuzun hassasiyetleri de biliniyor.
Yüce Rabbimiz hayvanlar için de ‘ümmet’ kavramını buyuruyor. Çünkü hayvanlar, ekolojik düzen ve dengenin sağlanmasında gerçekten önemlidirler. Fakat hayattaki her nimet gibi hayvanlar da insanoğlunun hizmetine takdim edilmiş emanetlerdir. Bu böyle bilinmeli ve böyle değerlendirilmelidir. Emanetlerden istifade ederken hıyanet içinde olmamak, onlara karşı daima güzel muamelede bulunmak gerekir.
Ama bütün bunların yanında insanın hayvandan yararlanmasını kimi kanun ve yasalar içerisinde değerlendirerek onu cezaevine tıkma yoluna gitmek yeni mağduriyetlerin kapısını aralayacaktır demektir.
Onun için, ‘hayvanları koruma yasası inşaallah insanları vurmasın’ diye temenni edelim!
Selam ve dua ile.
Hayvanları koruma yasası insanları vurmasın da…
Abdullah Aslan