İdlib meselesi karmaşıklığını koruyor. 5 Martta Moskova’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rus Devlet Başkanı Putin arasında 2 saat 40 dakika süren görüşmede yeni bir mutabakata varıldı.

Bu köşe yazısında kimin niye Suriye’de veya nerde durduğunu tartışmaktan çok yapılan anlaşma maddeleri çerçevesindeki hususları konuşacağız.

Yeni mutabakatta 3 madde üzerinde konsensus sağlandı. Ateşkes kararı önem arz etmekle beraber Türkiye açısından anlaşmanın Türkiye’nin verdiği zayiatlar sonrası başlattığı harekatlar içerisinde geliyor olması dikkat çekiyor. Soçi Mutabakatı da 22 Ekim 2019’da Barış Pınarı harekatı esnasında varılan bir mutabakattı. Tabi o anlaşmanın şartları da yerine getirilmemiş ve Ruslar “Terörle Mücadele” gerekçeleriyle saldırılarını kısa bir süre dışında hep devam ettirmişlerdi ve bugüne kadar da devam ettiler.

Ateşkes ile ilgili bu kaydı düşürdükten sonra maddeleri tek tek ele alalım:

Anlaşmanın 1. maddesine göre; “İdlip gerginliği azaltma bölgesindeki temas hattı boyunca tüm askeri faaliyetler 6 Mart 2020 tarihinde saat 00.01’den itibaren durdurulacaktır.”

Evet, ilk maddeye göre, İdlib’te ateşkesin sağlanacağı ifade ediliyor, ancak Rus tarafın etkisiyle olsa gerek “Terörist” diye tanımladıkları organizasyonlara karşı saldırıların durdurulması için bir teminat bulunmuyor. Mutabakatta‘Terörizmin tüm tezahürleriyle mücadele ile BM Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan tüm grupların ortadan kaldırılması yönündeki kararlılıkların tekrar edilmesi dikkat çekiyor.

Burada temennimiz Soçi’den sonra Rusya’nın yukarıda geçen bahanelerle saldırıları başlatmaması ve sivilleri canlarından ve yerlerinden eden saldırılarına kaldığı yerden devam etmemesidir.

Anlaşmanın 2 ve 3. maddesine göre; M4 karayolunun kuzeyinde 6 km ve güneyinde 6 km derinliğinde bir güvenli koridor tesis edilecektir. Güvenli koridorun işleyişine dair ayrıntılı esas ve usuller, Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu Savunma Bakanlıkları arasında 7 gün içinde kararlaştırılacaktır. Türk-Rus ortak devriyeleri, 15 Mart 2020 tarihinde M4 karayolunun Trumba'dan (Serakib'in 2 km batısı) Ain-Al-Havr'a kadar olan kesimi boyunca başlatılacaktır.

Bahsi edilen M4 karayolunun önemli bir bölümü şu an muhalif ve Rejim karşıtları silahlı grupların elinde olan bölgenin içinden geçiyor. Rusya’nın bastırmasıyla olsa gerek, buranın Türkiye’nin desteğiyle bir anlamda muhalefetten arındırılması söz konusu olacak. Rejimin kendi güçleriyle boşaltamadığı yerler bu anlaşmayla Türkiye ve Rusya’nın kontrolüne alınacak. Tabi Türkiye’nin gözlem noktalarında olduğu gibi bir müddet sonra buranın da Rusların anlaşma tanımaz tavrıyla nasıl bir şekil alacağı belli değil.  

Gözlem noktalarından söz açılmışken, Suriye rejimi etki alanı içerisinde kalan ve M5 karayoluna yakın Türkiye’ye ait gözlem noktalarının durumu ise netleşmiş değil. Büyük ihtimal süreç içerisinde bunların kaydırılması söz konusu olacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bahsini ettiği ve şubat ayı sonuna kadar gözlem noktalarına kadar ki yerlerin rejim askerlerinden arındırılması konusu da bu anlaşmayla kapanmış oldu. Yani görülen o ki rejim orayı boşaltmayacak gözlem noktalarına bir hal çaresi bulunacaktır.

Mutabakat metninde ayrıca;

“Suriye’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne kuvvetli taahhütler” yinelendi.

“Sivillerin hedef alınmasının hiçbir şekilde mazur görülemeyeceği” belirtildi.

“Suriye ihtilafının askeri çözümünün olamayacağının ve Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğinin” altı çizildi.

Mutabakatla, insani krizin daha da kötüleşmesinin önlenmesi, sivillerin korunması, göç edenlerin geri dönüşünün kolaylaştırılması istendi.

Anlaşma içeriğinin bu yönleri önemli, ancak Rusların bunlara riayet etmesi çok zor görünüyor. Daha öncekilerden yola çıkarak, Rusya’nın bu anlaşmalarla alan kapma ve mesafe kat etme siyasetini güttüğü şüphe götürmez bir gerçektir.

Ayrıca bunlara güven de olmaz. Hatırlarsınız... Astana mutabakatıyla kayıt altına alınan çatışmasızlık bölgeleri oluşturuldu ve buralara gözlem noktaları konuldu. Üç garantör ülke Türkiye, İran ve Rusya idi. Çatışmasızlık bölgesinde garantör ülkelerden biri olan Rusya, diğer garantör ülke Türkiye’nin askerlerini ‘gözlem noktalarına yakın’ hava saldırısıyla vurdu, 34 askerini katletti, bir o kadarını yaraladı.

Onun için her ne anlaşma yapıldıysa, bunlara güvenerek yol alınacağı heyulasına kapılmasın! Bu despotların ve kibirde şeytanlaşanların bizi gözeterek esaslı adımlar atacakları düşünülmesin! Biz bize bu işi çözecek yollar bulmaya çalışmak durumundayız!

Özetle demem o ki; Suriye sorunu, Rusya’nın veya ABD’nin içinde olduğu anlaşmalarla zor çözülür, diye inanıyorum! Vesselam...