Hayatı kemiren, birlikteliği yıkan ve kişiyi savunmasız kılan zamanın hastalığı…

Bireyselcilik, ferdiyetçilik, bencillik, hodbinlik ve egoistlik… Birinden diğerine uzanan ve insanın düştüğü çukurları ifade eden hal silsilesi, kavramlar, nitelendirmeler…

Ümmet ve cemaat olmanın önündeki en büyük engel, bireyselcilik… Zamanımızın belki en büyük buhranı, en büyük handikabı ferdiyetçilik, bireyselcilik…

‘Cemaat rahmet, ayrılık azaptır’ düsturunun görmezden gelindiği günümüz insanlık sorunu, bireyselcilik…

Derse, sohbete, toplantıya, ziyarete, rahmete, şefkate, birlikteliğe suikastın adıdır, bireyselcilik…

İnsanın toplumdan soyutlanmanın, başkalaşmanın, zaafiyete, zillete, firkate düşmenin adıdır, bireyselcilik…

‘Toplumda erimek’ten kurtuluş değil, kurda-kuşa yem olmanın adıdır, bireyselcilik…

Hele gençlik ve gençliğin duçar olduğu yalnızlık girdabı… Oscar Wilde’nin dediği gibi, ‘Gençlik güzel şey, ne var ki gençlerin elinde heba oluyor.’ Gençlik, gençliğin kıymetini bilmeden pasif, yalnız ve bireysellik zindanıyla eriyip gidiyor, heba oluyor.

Liberal unsurların sınır tanımaz özgürlük heyulasıyla gençliğin daha doğrusu insanlığın, köklerinden beslenerek yön bulması her geçen gün zorlaşıyor. Uçurumlara savrulma kaygısı her geçen gün artıyor.

Ölçüden uzak, baskıcı, burjuva ruhlu elitist geçinenlerin etkisiyle de savrulan insanlığın geldiği nokta, ne yazık ki parçalanmışlık ve dirençsizlik olmuştur.

Toplum olmaktan, ümmet olmaktan gittikçe uzaklaşan bir insanlık. Birbirini artık tanımaz, yekdiğerini sormaz, akrabalık bağları kopmuş bir insanlık. Bundan hiç hayır beklenir mi?!!

Ve gelinen aşamada, her hangi bir konuda kardeşlerinin desteğini alamadığı gerekçesiyle aileyi ret eden ve ‘Bana sormadan, niye doğurdunuz’ demeye getirerek, anne-babayı hayatından sildiğini, hatta onları dava ettiğini belirten “aile hukuku uzmanları” türedi.

Böylece maalesef çağımızda hodbinleşen, bencilleşen, sözüm ona “özgür” “baskı kabul etmez” bireyler, toplumu tarumar etti. Allah aşkına, ölçü bilmez, sınır tanımaz bir edayla bu gidiş nereye?!!

Gençler bireyselciliğin ruhlarına işlediği tembellikle artık derse, sohbete, davete, tebliğe gitmez oldu.

Musabların, Ammarların, Yasinlerin, Aytaçların takipçisi olduğunu belirten gençlerin düştüğü üşengeçlik, ifade etmek gerekir ki hayra alamet değildir.

“Hep birlikte” Allah azze ve cellenin ipine tam manasıyla sarılarak, davasının hizmetkârları olarak, üzerimize çullanan yalnızlık ve bencillik kâbusundan bir an önce kurtulmanın gayreti içinde olmamız lazım.

Sorumluluk ahlakı ve toplumsal iyilik duygusu yeniden neşet etmelidir. Ben kimim, üzerime düşen sorumluluklar nelerdir? Diye bir muhasebenin içerisine girmezsek, sonuç kötü olacaktır demektir.

Çekirdek aileyi dağıtmanın hinliği içerisinde olanlara, billboardlarla aile bireylerini düşman belleyip onları birbirlerine hedef gösterenlere inat, saygı ve sevginin ölçülerine sarılalım.

‘Büyüklerimize saygı, küçüklerimize sevgi göstermeyen bizden değildir’ düsturundan yola çıkarak, saygı ve sevgi ortamlarını oluşturalım; bir araya gelip saygı ve sevginin pratiğini yaşamanın tadına varalım.

Bir araya gelerek iyilik ve takvayı müzakere edenlerin nail olduğu rahmetten nasiplenelim.

Aile olmayı, cemaatleşmeyi, bir ve beraber olmayı hazmetmeyenlere inat “Gelin, tanış olalım!”

Selam ve dua ile.