31 Mart yerel seçimlerini geride bıraktık. Bu seçimin de diğer seçimler gibi bir kaç mutat itiraz dışında normal seyrinde bitebileceğini tahmin ediyorduk. Ancak ortaya çıkan tablo işin içerisinde başka fırıldakların olabileceği ihtimalini ortaya koydu.

Özellikle sayım tutanaklarında ortaya konan ‘kaydırmalar’ hiç yoktan ‘iptal’ ve ‘geçersiz’ sayılan oylar bir şekilde seçimlere müdahale edilmiş olabileceğinin işaretini veriyor.

Seçimlerin normal seyrinde ve itiraz süreçleriyle beraber bir bütün olarak ele alınması gerektiği ortadayken, özellikle CHP’nin itirazlara itiraz etmesinin şüpheleri daha bir arttırdığı söylenebilir.

Oysaki, seçimlere şaibe karıştırıldığı iddiasının ortadan kaldırılması girişimlerine herkesin ‘kabul’ tavrıyla yaklaşım göstermesi gerekirdi.

Aksi takdirde söz konusu şaibenin ‘karşı çıkanlar’ın taşıyacağı yük olacağı muhakkaktır.    

Perşembe günü itibariyle İstanbul’da 530 sandıktan AK Parti’nin 11 bin oyunun bir şekilde diğer partilere kaydırıldığının ortaya çıkması, itirazların haklılığını bir kez daha ortaya koyuyor.

Geçersiz oyların fazlalığı dikkat çekiyor. Aslında her seçimde geçersiz oy vardır ve olabilir, ancak bu seçimde özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışında geçersiz oyların, iki aday arasındaki farkın neredeyse on bir katı olması dikkatleri bu yöne çevirdi. Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım ile Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu arasındaki oy farkı 25 bin civarı iken; geçersiz oy sayısı ise 290 bin 276 idi.

Gelinen bu noktada itirazların makul görülerek oy sayım sonuçlarının sabırla beklenmesinden daha doğru bir yol olamazdı/olmamalı.

Değişik kulvarlarda kalkışma ve kaos simsarlığı yapan mihraklara kulak asmamakla birlikte, böylesi durumlara tevessül edenlere de fırsat verilmemelidir.

Sonucun ne olacağı tabi ki belli değil, ancak oy oranlarının Binali Yıldırım’ı öne çıkaracak bir netice vermesi durumundaki tepkilerin hukuk normlarını aşmaması çok önemlidir.

Neticede sayımların parti temsilcileri ve yüksek seçim kurulu üyeleri nezaretinde gerçekleştiği bilinmelidir.

Seçimlerden temel amaç halkın iradesini yönetime taşımaktır. Burada halkın iradesinin sandık sonuçları üzerinden idareye yansıtılması önemlidir.

‘Nasıl isek öyle yönetileceğimiz’in formülüdür, seçimler. Bugünkü şartlarda bizim aklımız, anlayışımız ve irademiz muvacehesinde idare edilmemizin sistemidir, seçimler.  

Yerel seçimlerin elbette ki şehir hizmeti görevi ön planda, ancak İstanbul ve Ankara’nın apayrı bir konumu var. Bu iki şehir belediyesini elinde bulunduranın ülke idaresiyle ilgili iştahı hemen devreye giriveriyor. AK Parti’nin belki de özellikle böylesi bir endişesi vardı/var. Seçim kampanyasını ‘beka’ üzerine bina edişinin altında yatan sebep de bu olsa gerek: ‘Bu bileşenler yerel seçimleri kazansalar, bu sefer genel seçimler(ülkenin idaresi) için girişimler içerisine girerler’ endişesi.

Evet seçimler bitti, seçmen kararını verdi, ancak sorumluluk taşıyanların Ankara ve İstanbul’daki sayım işi hala bitmedi. Bakalım sonuç ne olacak.

Herkesin kendi payına düşen mesajı aldığını/alacağını temenni ederken, her ne olursa olsun sonuçların hayırlar getirmesini diliyorum.

Selam ile...