Hem İslam beldelerinin hem de dünyadaki diğer kimi ülkelerin acz ve fakr içerisinde olmalarının asıl müsebbipleri, maalesef elan hegemonyalarını devam ettiren ABD ve diğer emperyalist ülkelerdir.

Onlar ülkelerin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sonuna kadar çalmanın hile ve desiselerini yaparlar. En ufak bir itiraz ve hoşnutsuzluk kabul etmezler. Geçmiş dönemlerde olduğu gibi, engel teşkil edenleri ya devirerek ya da farklı suikastlar uygulayarak ortadan kaldırırlar.

1970`li yıllardan 2000`li yıllara kadar Mısır, Suudi Arabistan, İran, Kuveyt ve başkaca ülkelerde “Ekonomik tetikçilik” yapan John Perkins`in 2004`te yaptığı itirafları; ülkelerin nasıl da borç batağına sürüklendiğini, borçlanmaları kabul etmeyenlerin, nasıl ortadan kaldırıldığını, tehdit, şantaj, ambargo ve darbelerle ülkeleri nasıl şekillendirdiklerini,  katıldığı televizyon programlarında da aktarmıştı.

Perkins, kendisi gibi tetikçilik yapanların kullandıkları araçları anlatırken; “Sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, ahlaksızlık(o başka bir ifadeyi kullanmıştı) ve cinayet, kullanılan araçlardır... Nereden mi biliyorum? Ben de bir ekonomik tetikçiydim” diyordu.

Emperyalistlerin hedefledikleri ülkelerin hayat hakkı bırakılmıyor. Ya borçlandırmak suretiyle onları tamamen bağımlı hale getirerek çökertmeye çalışırlar, ya da farklı bahaneler oluşturarak paralarına el koymak suretiyle halkın alın terini kendi zimmetlerine veya istedikleri başka kişi veya şirketlerin zimmetlerine geçirerek, halkın sefalet içerisinde kalkışmasını sağlama cihetiyle, başkaldırı ve darbeye giden yolları kolaylaştırırlar.

Bugün Venezuela`da da aynı hikâye gündemde.

Malumunuz ABD ve diğer Batılı ülkeler, Venezuela`da yönetim değişikliğini istedikten sonra,  önce İngiltere 8 milyar dolarlık altın rezervini mevcut hükümete vermeyi reddetti, ardından da ABD kendi bankalarındaki Venezuela paralarını(7 milyar dolar) hükümet karşıtlarının inisiyatifine bırakacağını açıkladı. Yani özetle, karışıklık çıkarmak suretiyle aslında ABD ve İngiltere, Venezuela`nın paralarının üzerine yatacaklarının işaretini verdi.

Venezuela Devlet Petrol Şirketi PDVSA`nın nakit parasının yaklaşık yüzde 75`inin ABD`de bulunduğu ifade ediliyor. Kurdukları sistem, dünyayı köle haline getirmiş maalesef. Buradan da anlaşılıyor ki, ekonomik bağımsızlık olmadan, başka bağımsızlıklar mümkün değil.

Sözüm ona ‘yoksullukla mücadele` için Venezuela`ya müdahale hakkını kendilerinde bulanların, Venezuela`ya uygulayadurdukları ekonomik ambargonun sebebiyet verdiği yoksulluğu bahane ederek paralarına el koymaları ne kadar trajikomik, değil mi? Hele Trump`un Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton`un, el koydukları para dışında, “Venezuela petrolü Amerika ekonomisi için büyük fark yaratır” şeklindeki sözleri, tüm hedeflerini açık açık ortaya koymaktadır.

Aslında yeni bir durumla karşı karşıya değiliz.

Zamanında Libya`nın, Cezayir`in, Tunus`un varlıklarına bu zalimler yine el koymadılar mı?

Sadece 2011`de İngiltere, Libya`nın 20 milyar eurosuna el koyarken, Libya`nın kaos günlerinde ABD bankalarında 300 ile 500 milyon dolar arasında işlem gören parası vardı. Bütün bu paranın akibeti bilinemedi. İtalya, Kaddafi öldürüldükten sonra sadece Kaddafi`nin şahsına ait 1,1 milyar euroluk servetine el koyduğunu açık açık beyan etti. Kaddafi`nin ölümünden sonra Libyalıların kayıp 400 milyar dolarlık servetinden bir daha haber alınamadı.

Arap ülkelerinin şu an ABD bankalarındaki para miktarı, 4 trilyon dolar. Ve bunun 750 milyar doları sadece Suud`un. ABD yarın öbür gün bu paraya el koyduğunu açıklasa, kim ne diyebilir? Veya ‘ben bu parayı size değil, kendime yakın gördüğüm şu şirket sahibine saydım` derse, istediği hangi ülkede darbenin en önde gidenini gerçekleştiremez?

Emperyalistler böyle. Önce ülkelerin bütün kaynaklarını kurutmanın yollarını ararlar. Bunu gerçekleştirdikten sonra, var olan kimi varlıkların üzerine tamamen konmak için de aslında kendilerinin sebep oldukları gerekçeleri ileri sürerek fiili müdahale yollarına başvururlar.

Bunun için de ekonomik tetikçilik yapanlardan her zaman istifade ederler. Çünkü ülkelerin başına örülenlerde ve ülkelerin önlerine kurulan tuzaklarda öncelikli olarak onların etkisi büyük.

Evet, sahiden günümüzde haydutluk ve yol kesicilik çağ atlamış. Şimdilerde haydut devlet ve şirketlerin tetikçiler üzerinden kurdukları sistemle sadece yoldaki kervanı soydukları yok, öyle bir sistem kurdular ki ahaliden varını yoğunu “korusunlar(!)” diye onlara ‘emanet` eden edene. Sonrası mı? Alan aldığıyla kalırken, veren de bir parça kefeniyle gidiyor. Sıradakiler mi? Onlar da “korusunlar” diye daha fazlasını verme telaşındalar, ancak verdikleri onların da sonunu çabuklaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Gerçekten haydutluk çağ atlamış.

Silm ve selam ile.