Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısına Başkanlık eden Amerika Başkanı Trump`ın, Güvenlik Konseyi üyelerine, İran`ın nükleer silah üretmek için fikrini değiştirinceye kadar ABD`nin yanında olmaları çağrısında bulunmakla beraber Rusya, İran ve Türkiye`ye İdlip`te bir saldırıyı önledikleri ve yavaşlattıkları, Türkiye`ye de ayrıca İdlib konusunda üstlendiği rol nedeniyle teşekkür ettiği belirtildi.
Bunda ne var? diye söylenebilir. Bence de bunda köpürtülecek, münadiler üzerinden bütün ahaliye ‘büyük bir müjde` şeklinde duyuracak herhangi bir şey yok, ancak siyasi tavır belirleyenlerin dışında, basının saatlerce ‘son dakika` şeklinde ‘ekonomik savaş ilanı` sonrası zihnimizdeki Amerika`nın yapıp ettikleriyle ilgili bütün algıları adeta kırmak istiyorlarmış gibi bir tavır içinde dikkatimize sunmaları, pek de normal değil.
Çünkü özellikle Rahip Brunson`un 18 Temmuz`da ret edilen tahliye kararı sonrası ABD`nin Türkiye`ye yönelik başlattığı savaş, ciddi bir krize sebep olmuş ve telafisi uzun süre mümkün olamayacak ekonomik çalkantılara neden olduğundan, halkın zihnindeki Amerika algısı da artık farklıydı. Bunun için de Amerika`nın bu teşekkürüne ‘pişkince yaklaşım` demek belki daha doğru ve yerinde olabilirdi.
Bilinçle ve yapılan ilanla başlatılan ‘savaş` sonrası çıkan krizlerle intihar eden insanlarımızı bir anda unutarak, Trump`ın pişkince tavırlarına ‘güzellemeler` yapmak, şu an içinde bulunduğumuz halin gerekçesinin ipucunu da veriyor aslında.
Dolayısıyla Trump`ın pişkince tavrını bizim basının gereğinden fazla ‘teşekkür` şeklinde arz etmeleri doğru değildi/değildir.
Bakın teşekkürden sonra; 73 ülkede faaliyet gösteren ABD şirketi Nasdaq, 2013 yılından bu yana ortağı olduğu İstanbul Borsası`ndan -2023`e kadar taahhüdü olduğu halde- paylarını devrederek ayrıldı... Lütfen biraz ağır olalım...
‘Masasında Sisi vardı...`
Yukarıdaki konuyla bağlantılı olarak; olayların aktarılış şekliyle ilgili siyasilerin fikirlerinin veya davranışlarının etkisi de büyüktür denilebilir. Basın-yayında Trump`ın söylediklerine atfedilen değer, uzun soluklu konumladırmalarımız doğrultusunda gerçekleşiyor olabilir. Mesela Trump ve temsil ettiği devletin sıcağı sıcağına yaşattığı acının tarifi mümkün değildir. Hele siyasetimiz ve ‘çıkarımızla` çelişen açıktan stratejileri ayan beyan ortadayken ona karşı takınılacak müspet tavırda bir sakınca görülmüyor olması, sizce normal mi? Ve bunun etkisi de o yönlü görülmez mi? Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan New York kentinden dönüşünde gazetecilere yaptığı açıklamalarda Trump`la karşılaşmasına değiniyor ve bunun ‘muhabbet` havasında bir karşılaşma olduğunu belirttikten sonra, “Malum öğle yemeğinde yan yana masalardaydık. Onun masasında Mısır Devlet Başkanı Sisi vardı, onun için zaten o masaya gitmem söz konusu olamazdı, arkadaşlara bunu söyledik” diyor. Trump`ın masasında Sisi olduğu için gitmemek... Aslında -Trump ve Sisiyle ilgili- al birini vur ötekine, ancak Trump`ın veya temsil ettiği vampir devletin yaptıkları yanında -ki kimisi bu karşılaştırmayı doğru bulmasa da- Sisi`nin yaptıkları yarıştırılabilir veya karşılaştırılabilir mi? Hatta Sisi`ye yaptırılanların da diğerince teşvik ve destek edildiği düşünüldüğünde, hangisinin cürmünün ne kadar önde olduğu daha da net anlaşılır herhalde.
O zaman evet... İyi ki Sn. Cumhurbaşkanı o masaya gitmedi, ancak sadece Sisi olduğu için değil; coğrafyamıza kan kusturan, darbelerle her cihetle insanlarımızı sersemleştirmeye çalışan, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı çalan, ekonomik saldırılarla bizim ve vatandaşımızın hakkına giren devletin temsilcisi Trump olduğu için de iyi ki o masaya gitmedi!
Eğer gitseydi, bunun basına etkisi ve basının bütün bu krizler içinde müsebbipleri nasıl allayıp pullayacağını, nasıl güzel-hoş-sempatik göstermeye çalışacağını da siz düşünün...
ABD doları hışmından ABD`li McKinsey`in insafına...
Birleşmiş Milletler 73. Genel Kurul görüşmeleri için bulunduğu New York'ta, Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 9. Türkiye Yatırım Konferansı'nda konuşan Hazine Bakanı Berat Albayrak, Türkiye ekonomisinin mevcut durumunu değerlendirdi. Albayrak ayrıca, "Yeni program bünyesinde(YEP) kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verdik. 16 bakanlıktan temsilcilerin bulunduğu bu ofis, tüm hedeflerimizi ve sonuçlarımızı her çeyrekte kontrol edecek" dedi.
Evet, on altı bakanlıkla temsil edilen ofis, ABD`li şirketten danışmanlık hizmeti alacak. IMF`yle çalışmayı andıran bu yeni girişim/anlaşma, ABD doları hışmından kaçan Türkiye`nin, kurtuluşu, yine ABD merkezli danışman şirkette bulması gerekçesiyle hazin bir durum olsa gerek. Kaç paraya anlaştıkları açıklanmadı. Ancak bunlara verilecek tek kuruş para olmamalı. McKinsey, geçmişte ABD`nin büyük enerji şirketi müflis Enro`nun danışmanlığını yapmakla biliniyor. Rabbim sonumuzu hayretsin...
Selam ve dua ile.