"Hiçbir korkuluğu kurt suretinde yapmamışlar, ayı ve leopar şeklinde de yapmamışlar, sanırım insandan daha korkuncunu bulamamışlar"  diyerek aslında Batı zihniyetini tanıtıyordu bize Thomas Hobbes

Çocukluğumuzdan itibaren izlediğimiz bütün filmlerde kötülüğü vampirler, uzaylılar, kurt adamlar veya hayaletler işliyor, insanlar da bu varlıklara karşı iyiliğin kılıcı olarak mücadele ediyordu.

Belki de dikkatimiz başka yöne çevrilmek isteniyordu.

Kendilerinden kötülük gelmeyeceğine, aksine nerede bir kötülük varsa onunla mücadele edeceklerine inandırma çabası olabilir miydi?

Kim bilir belki de yapacakları iyi niyet kamuflajlı kötülükleri meşru göstermek istiyorlardı.

Başladılar katliamlara; ancak katlettikleri ne vampirlerdi ne de hayaletler…

Tenekeden veya çalılardan yapılmış evlerinde yaşamaya çalışan, birkaç çocuğuyla açlık sınırının altındaki insanlardı katlettikleri…

Anne babası hava saldırısında hayatını kaybettiği için kimsesiz kalan ve bir zeytin ağacının altında soğuktan donarak melekûti alaya yükselen minik bedenlerdi…

Çıktığı umut yolculuğunda bindiği teknenin alabora olması sonucu minik bedeni kıyıya vuran Alan bebeklerdi…

İnsanlık tarihi bu ve bunlara benzer vahşet ve acılarla doluydu ve bu vahşetleri ne uzaylılar ne de vampirler yapmıştı. Bütün bu vahşetler yine bizden farklı olmayan bizim gibi insan kategorisinde sayılan vampirler tarafından yapılmıştı.

Üstelik giydikleri bir iyilik kamuflajı ve bu kamuflajın yırtılmaması dolayısıyla gerçek yüzlerinin ortaya çıkmaması için sergiledikleri olağanüstü bir performansları vardı.

Böylesi bir durumda bizler kötü olan insanı iyi insandan nasıl ayıracaktık?

Konu üzerinde çalışmalar yapan uzmanlara göre kötü karakterli ve kötülüğe meyilli olan insan tiplemeleri şunlardı:

Kusursuz olduğuna ve başka insanların kendilerine hizmet etmek için var olduğuna inanan güç budalası narsist kişilikler.

Kibirli, intikam ruhlu, herkesi kendisine potansiyel rakip olarak gören egoist tavırlara sahip olan kişilikler.

Şüpheci, kimseye güvenmeyen ve gerçekte olmayan şeyleri duyduğunu veya gördüğünü söyleyen (ABD’nin Irak’ı işgal etmeden önce orada kimyasal silah olduğunu söylemesi gibi) paranoid kişilikler…

Ve daha saymadığımız onlarca neden…

Belki tek başına kötülük yapma kapasiteleri düşüktü; ancak organize olmayı başardıklarında, Cennetin küçük bir yansıması olarak yaratılan dünyamızı, Cehenneme çevirme konusunda oldukça başarılı olduklarını yukarıdaki örneklerden de net olarak görebiliyoruz.

Durup dururken insanların ve inşa ettikleri sistemlerin bu hale gelmesi beklenemez.

Neticede bilhassa insanları bu ‘kişilik konseptlerine’ iten bazı nedenler olmalı…

Sanırım bunun için yine insanların nasıl bir çocukluk evresi geçirdiklerine ve nasıl bir ailede yetiştiklerine bakmak gerekiyor.

Şayet çocuğunuzu söz dinliyor diye iyi, sözünüzü dinlemiyor diye kötü olarak görüyor ve hissettiriyorsanız, çocuğunuzda büyüyünce sözünü dinleyeni iyi, dinlemeyeni kötü olarak görüp kötülük yapma eğilimi gösterebilir.

Şayet çocuğunuza iyi davranışlarından ötürü ödül, kötü davranışlarından ötürü ceza verirseniz, bu durumda çocuk sadece ödül için iyi olmayı seçebilir ve kötülüğün cezasız kaldığı dünyamızda iyi ve kötü olana bakmaksızın menfaatiyle örtüşeni tercih edebilir.

Dışarıda gördüğü yardıma muhtaç insanları çocuğunuza ‘dilenci’ veya ‘fakir’ diye tanıtırsanız, çocuk ‘üstün insan’ olduğu kompleksine kapılabilir.

 ‘’Su girdiği kabın şeklini alır’’ kaidesince çocuk; gerek aile gerekse de arkadaş ortamında duyduğu, gördüğü ve hissettiği duygularla kişiliğini geliştirir.

Unutmayın ki günümüz kötülüğünün temsilcileri olan Bush, Macron, Perez, Trump ve ismini sayamadıklarımız da bir zamanlar birer çocuktu ve belki de aileleri onlara çok iyi bir eğitim verdiklerini düşünüyorlardı.

Bütün bu anlatılanlar için Osho özetle: “Çocuk insanın babasıdır. Şayet çocuk yanlış bir şekilde büyütülürse o zaman tüm insanlık yanlış yöne gider. " diyerek durumun vahametini gözler önüne seriyordu.