“Meryem oğlu İsa'ya apaçık mucizeler verdik, onu Rûhul-Kudüs ile de destekledik.” (Bakara: 87) Burada geçen Ruhulkudüs, mukaddes, arı, duru ruh demektir. Ruhulkudüs`ün Cibril olduğunu söyleyenler olduğu gibi bunun başka anlamları olduğunu söyleyenler de vardır. Ne olursa olsun “Ruhulkudüs” isim tamlaması olarak “Kudüs ruhu” demektir. Buna göre “Kudüs Ruhu” diye bir ruh vardır. Bu öyle bir ruhtur ki kavmi, ülkesi, mezhebi ne olursa olsun vicdanı ve imanı olan herkesi harekete geçirir.
“Ruhul kudüs” “Kudüs ruhu” nedir? Bu, düşünce, duygu, amel ve tavır olarak her türlü kir ve takıntıdan, benlikten uzak olmaktır. Bu nedenle Kudüs ruhu bütün Müslümanları birleştirir. Onlara ruh verir. Kudüs, ancak kendisine bu ruhla sahip olanlara gönlünü açar. Onlara destek olur. Onları en Aksa en uzak hedeflere ulaştırır.
Hz. Ömer Arabi bir şahsiyet olarak değil İslam halifesi olarak Kudüs`ü fethetmiştir. Eğer kabileci, ırksal, yönetim fetişizmi ve benzeri saiklerle hareket etseydi Hz. Ömer Ruhulkudüs olamazdı. Dolayısıyla Kudüs`ü fethedemezdi.
1. Selahaddin-i Eyyubi Kürtlüğüyle değil “Ruhulkudüs” olarak “Kudüs ruhuyla” hareket etmiş böylece Türk, Kürt, Arap her kavimden Müslümanları kendi ordusunda bir araya getirerek Kudüs`ü fethetmiştir. Eğer Selahaddin, arı duru bir ruh olarak her türlü ırki meşrebi takıntıdan arınmasaydı Kudüs`ü fethedemezdi.
2. Abdülhamid Kudüs ruhuyla Kudüs`ün teslim edilmesine karşı direnebilmiştir. İslam kimliğini arı duru o ruhu esas alarak Kudüs`ü teslim etmeyen lider olarak adını altın harflerle tarihe yazdırmıştır. Eğer Abdulhamid bu ruha sahip olmasaydı bunu yapamazdı. Kendi “tahtını” kurtarmak için çalışırdı.
İsrail oğulları Kudüs`ü işgal ettiler. Ama Kudüs onlara yar olmuyor. Neden? Çünkü oraya Kudüs ruhuyla girmediler. Onlara “oraya secde halinde ‘Hıttatun-indir üzerimizden yüklerimizi` diyerek girin denildi. Ama onlar kendilerine söylenen o sözü değiştirdiler”(Bakara:58). Hıttatun, üzerimizdeki her türlü kiri her türlü takıntıyı indir ki Kudüs ruhuna sahip olalım demektir. Ama İsrail oğulları ırkçılık yapıyor. Zulüm yapıyor. Sadece kendilerini merkeze oturtuyor. Böyleyken nasıl orayı hak etsinler. Kudüs ruhuna sahip olmayan orayı hak etmez.
Şimdi Müslümanlar tekrar Kudüs`ü himayelerine almak istiyorlar. Himaye diyoruz çünkü orası egemenlik alanı değildir. Mukaddes belde bu tür mefhumlardan uzaktır ve öyle olmalıdır. Bu nedenle Müslümanlar, egemen olmak için değil Ruhulkudüs olmak amacıyla Kudüs`e sahip olmalıdır. Zira Kudüs bir ruhtur. Tıpkı Hz. Zekeriya`nın Hz. Meryem`i himayesine almayı hak etmesi gibi(Âli İmran:37)ancak O ruha sahip olanlar Kudüs`ü himayelerine alabilir. Yönetme fetişizmi, kavmi hissiyat, sahibi olduğu mezhebe avantaj kazandırmak gibi saiklerle Kudüs`e yaklaşanların Kudüs`e sahip olmaları zordur. İşte bugün olduğu gibi Kudüs kendisine zorla sahip olmaya çalışanlara onu işgal ederek, meşgul ederek zorla ellerinde tutmaya çalışanlara yar olmuyor.
Hz. Ömer, Selahaddin, Abdülhamid bunların üçünün ne kadar sevenleri varsa kendi kavimleri dâhil o kadar nefret edenleri de vardır. Çünkü kavimleri onları kendilerinden görmez, diğer topluluklar da Kudüs ruhuna sahip kimseler olarak onları kendilerine ait görür ve sever.
Gazetemiz genel yayın yönetmeni Mehmet Göktaş hocamıza karşı yapılan hadsiz ve çirkin hareketler Kudüs ruhuna karşıdır. İşte bu anlayış Kudüs ruhunun Ruhulkudüs`ün gelmesini ve yerleşmesini engellemeye çalışıyor ama bu beyhude bir çabadır.