Akabe; sert yokuş, dönüm noktası, düşmanın kurduğu tuzak, yolda doğal ve hızlı seyri engelleyen her türlü engel manasına gelir. Allah(c.c): “Biz insana iki tepe gösterdik. Fakat o Akabe`yi aşamadı”(Beled:10-11) buyurur. Akıbet ve takip de bunun türevidir. Yani her insanın akıbeti akabeyi aşıp aşamamasına göre belli olur. Fert olsun, Cemaat olsun akabeyi aştı mı yolun zor ve engebeli tarafını aşmış demektir. 

Peygamberin(sav) Medine Müslümanlarıyla yaptığı anlaşmalara “Akabe beyatı” adı verilmiştir. İster anlaşmanın yapıldığı yerin fiziki şartlarından dolayı olsun, ister manevi cihetten olsun fark etmez; Akabe Beyatı tesadüfen bu ismi almış değildir. Bilakis özellikle buna “Akabe Beyatı” adı verilmiştir. Çünkü bu anlaşmadan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamıştır. Akabe beyatıyla birlikte Peygamber(sav), davet yolunda akabeyi aşarak farklı bir merhaleye geçmiştir. Zalim ve cahillerin akabeden sonra onu takipleri sonuçsuz kalmış, Akabe, Peygamberi takip eden cahillere geçit vermemiştir. Buna mukabil, Peygamberi takip eden müminler akabeyi aşarak aşka ve özgürlüğe ulaşmıştır.

 Akabe beyatına iştirak eden 73`ü erkek, 2`si kadın toplam 75 Müslüman; Peygamberi(sav) canları gibi koruyacaklarına dair söz verdi. Bunun karşılığında da Peygamber(sav), onlara cenneti ve Allahın rızasını vaat etti. Mekke`de Mescid-i Harâm`a yaklaşık 3 km. uzaklıkta ve Mina hudutları içinde, etrafı tepelerle çevrili küçük, kuytu bir vadide yapılan Akabe beyatları bir dönüm noktasıdır. Bir eşiktir. Berisi yokuş ve zorluk; ötesi kolaylık ve iniştir. Akabeye çıktıktan sonra orada etrafa afaki bir şekilde nazar edilir. Her şey objektif bir şekilde ve basiretle değerlendirilir. Bu nedenle yerdeki avını keskin gözlerle takip ederek ona göre davrandığı için kartala da “ukab” adı verilmiştir. Çünkü kartal, yerdeki avını yüksekten takip ederek onun akıbetini belirler.

Peygamberin(sav) Medine`den gelen müminlerle Akabede buluştu. Yer ve isim yönüyle Akabe, Onun mübarek isimlerinden olan “Âkip” ismiyle latif bir münasebete sahiptir. Çünkü Peygamber(sav) bir hadisinde; “…Ben Âkibim, benden sonra takipçi yoktur. Ben Hâşirim. İnsanlar akabimde toplanır…” buyurmuştur. Burada çok latif bir mesele vardır; Peygamber(sav), kendisine tabi olanları takip eder. Yani o, hem başta hem de sondadır. Müminler, Peygambere(sav) tabi olur. Ama o da onları takip eder. Çünkü o Âkiptir. Muhakkak sonda yer alır. Ondan sonra Peygamber olmadığı için tabilerini takip etmeyi vazife bilir.

 Normalde tabi, metbuun arkasından gider. bu şekilde tabi metbuun arkasındadır. Fakat Peygamber(sav) için bu, böyle değildir. O kendisine tabi olanların takipçisi olduğu için aynı zamanda onların arkasındadır. Yani hem onları çeker hem de onları sürükler. Peygamber(sav), kendisine tabi olanlara Hem örnek, hem de salattır, ruh ve kuvvettir.  “İnsanlar, Benim akabimde toplanır” demek;  “bana tabi olanları, ben de arkadan sürükleyerek toplarım” demektir. Müminler, Peygamberin tabisi iken; o onların takipçisidir. Onlar onun arkasında yürürken o onları yola koyar.  Peygamber kendisine tabi olanları takip ettiği için onunla akabede buluşmak mümkündür. Bu şekilde Akabelerde onu tutmak ve ona tutunmak mümkün oluyor. O kendisine tabi olanları takip eder. Muhakkak onlarla akabede buluşarak onları murada erdirir.

Kutlu doğum etkinlikleri, sadece Peygambere(sav) tabi olmanın nişanı değil; Aynı zamanda onun takibine mazhar olmuş olmanın nişanıdır. Binaenaleyh her kutlu doğum etkinliği bir akabedir. Onun ötesinde kuvvet, aşk, özgürlük ve selamet vardır. İtibar ve İzzet vardır. Kutlu doğum etkinlikleriyle insanlar, Akabelerde buluşmak suretiyle Akabeleri aşıyor. Bu nedenle kutlu doğum etkinliklerinde çok özel şeylere şahit olunmuştur. Acaip haller görülmüştür. Çünkü Peygamber(sav) sadece Metbu(Tabi olunan) değil; Âkiptir. İnsanlar onun sevgisiyle toplandığında muhakkak arkalarından onları takip ederek kendisini hissettirir.

Kutlu doğum etkinlikleriyle Peygambere sevgisini ve tabiliğini ifade eden, böylece onun takibine mazhar olan Müslümanlara selam olsun.