Mana itibariyle “devlet” elde tutulan anlamında değil, elden ele tedavül eden manasındadır. Fakat ilginçtir; “Tedavül eden, elde tutulamayan” manasına geldiği halde insanlar ısrarla devleti ellerinde tutmak ister. Onu paylaşmaktan şiddetle kaçınırlar. Oysa Allah(c.c): “…devlet, sadece varlıklı kimseler arasında dolaşan bir imkan olmasın. Bilakis devlet, sizin aranızda tedavül etsin”(Haşr:7) buyurur. Buna rağmen insanlar bencillik yapar. Onu ellerinde tutmaya çalışarak; devletin insanlar arasında tedavül etmesine mani olurlar. Lakin insanlar böyle yaptıkça hakikatte devlet ellerinde kalmaz, aksine ellerinden kayıp gider.
Allah(c.c), ekonomik ve siyasi olarak devletin bir elde toplanmasına izin vermez. Bu, O`nun sünnetidir. Öyle ki Hak Sübhanehü her zaman müminlerin galip gelerek devletin onların lehinde olmasını bile murat buyurmamıştır. Uhud savaşında Müminlerin böyle bir sonuç beklememesi üzerine Allah(c.c); “İşte böyle; Biz günleri insanlar arasında tedavül ederiz…”(Al-i İmran:140) buyurmuştur. Yani devlet, her zaman aynı elde bulunmaz. Bu nedenle devlet sahipleri, güç ve imkânlarını insanlar arasında gönül rızasıyla tedavül etmezlerse bu onların elinden zorla çıkarılarak tedavül ettirilir. İslam idare nizamı bunu esas almaktadır. Ekonomik gücün Zekât yoluyla; siyasi gücün de Şura yoluyla paylaşılmasını emreder. Böylece İslam idare nizamında devlet, insanlar arasında tedavül ederek topluma yayılır. Bu şekilde devletin ayakları yere basmış olur.
“Deluv” kova demektir ve kovanın yani “deluv” kelimesinin harfleri ile “devlet” kelimesinin harfleri aynıdır. Sadece yerleri değişmiştir. Kova ile devletin birbiriyle alakası nedir? Kova; yukarıdan aşağıya doğru ve derinlere sarkıtılan şeydir. Bu demektir ki devletin toplumla ve bireylerle yatay ve dikey bir bağlantısı olmalıdır. Devletin birinci ve doğrudan anlamı tedavüldür. Bu, devletin yatay yaklaşımıdır. Devletin ikinci ve dolaylı anlamı da toplumun seviyesine inerek onunla irtibatlı olmasıdır. Bu da dikey yaklaşımdır. Eğer devlet bunları yapmazsa yaşlanır. Zayıflar ve ölür. Çünkü “devlet” ve “veladet” de birbiriyle alakalıdır. Eğer devlet, kovayı-delüv sarkıtmazsa Toplumun maddi ve manevi gücünden mahrum kalarak yeniden doğma imkânını bulamaz ve neticede ölür. Çünkü göbeğin şişip aşağı doğru sarkmasına ve kumaşın çürümesine de “devlet” denilmiştir. Demek ki devlet, daimî olarak ve yeniden doğmazsa eskir ve göbeklenir. Bu da onun zevaline yol açar. Nitekim vakıa olarak sabittir ki, tedavül etmeyen, imkânları paylaşmayan bir devletin idarecilerinin göbeği şişer ve aşağı sarkar. Bu da çirkinlik ve zaaftır, zayıflık ve hantallıktır.
Yusuf(a.s)`a devlet, kovada sarkıtıldı. Mısır devleti de devleti kovada bulmuş oldu. Devleti kovada bulan Mısır devleti mi yoksa Yusuf(a.s) mu? Eğer Yusuf(a.s)`a kova sarkıtılmasaydı Mısır devleti asla devleti bulamazdı. Binaenaleyh Mısır Devleti yeni bir milat(doğum) yaşayamazdı. Buna göre devlet; bilhassa kuyuda olanlara, yüzeyde görülmeyenlere yani bir şekilde mahpus ve mahsur olanlara muhtaçtır. Devlet; devletini bunlarda ve bunlarla bulur. Sadece elitlerle ve elitlerde devlet bulunmaz. Burada şunu bilhassa vurgulamak gerekir; kuyuda olan, gözlerden ırak yerlerde ve bir şekilde mahpus ve mahsur olan Müslümanlara muhakkak kovanın içinde devlet sarkıtılacaktır. Çünkü onlar devlete değil, devlet onlara muhtaçtır. Devletin göbeğini ancak onlar eritir. Mazlum ve Mustazaflara ancak onlar derman olur. En nihayet Delüv (kova) içinde devlet onlara sarkıtılacaktır. Onlar devleti; devlet de onları bulacaktır.
Cemaatler, toplumun temel yapısı, can damarıdır. Devlet; sadece bir Cemaati, bir zümreyi dikkate alırsa hayır ve bereketi bulamaz. Göbeklenmeye mahkûm olur. Bu nedenle devlet, kuyuda, gözlerden uzak gariplere kovayı sarkıtmak zorundadır. Devlet, elit bir tabaka halini alan Cemaatlerle göbeklenmekten kurtulamaz. Sadece bunlarla muvazeneyi sağlayamaz. Sadece bunlarla hayır ve bereketi bulamaz. Ayrıca unutmamak gerekir ki, aynı seviyede olanlara, göz önünde bulunanlara kova sarkıtılamaz. Çünkü Kova ancak derinlere sarkıtılır. Devlet, kovanın içindedir. Kovayı sarkıtmayan devlet, devletinden olur. Kendisi de devlet olmayan kimse; kendisine kova içinde sarkıtılan devleti bulamaz.
Kovanın sarkıtılmasını bekleyen devlet sahibi Müslümanlara selam olsun.