İmam” kelimesi birçok anlama gelir. Ön, cihet anlamındaki “emam” kelimesiyle aynı köktendir. Yani imam olmanın bir şartı önde yürüyüp yol açmak, öncü olmaktır. Fakat imamın “imam” olması için imam(kitap) sahibi olması gerekir. Çünkü imamın bir anlamı da kitaptır. (Yasin:12)

 Demek ki imam olmak için önde yer almak gerekir. Ama daha önemlisi “imam” olmak için “imam-kitap” sahibi olmak şarttır. Çünkü imamın ruhu ve kudreti kitaptan olmalıdır. O kitap ki her malumat onun içindedir. Geleceğin hesapları, geçmişin istatistikleri ondadır.

Allah(c.c): “…ve külle şey`in ahsaynehu fi imamin mübiyn-Biz her şeyi, o apaçık kitapta belirtmişiz” buyurur.  Ayette geçen “ihsa” kelimesi “istatistik” manasına da gelir. Demek ki imam, alanına ve konumuna uygun olarak muhasebe ve muhakeme gücüne sahip olmalıdır. İhsa, her bilginin yerli yerinde olmasıdır. İmam, imamdır. Yani imam kitap, kitap da imamdır. Herkes İmamdan aldığı izin ve ruhsat nispetinde imamdır.

Hatip, hutbe okuyan kimsedir. Sadece hutbe okuyan kimseye “hatip denilmez. Belirli bir amacı ve hedefi olan kimseye de “hatip” adı verilir. İbrahim (a.s) beşer suretinde evine gelen meleklere “sizin hitabınız nedir ey elçiler” demişti. Onlar da “biz suçlu olan o kavmi cezalandırmak için gönderildik” demişlerdi.(Zariyat:31-33).

Ayette geçen “hitap” kelimesi amaç ve hedef manasındadır. Demek ki hatip, amacı ve hedefi olan kimsedir. Yoksa hatip, sadece etkili söz söyleyen kimse değildir. Hatiplik söz söyleme sanatı değil, amaç ve hedef sahibi olmaktır. Eğer hatibin hedefi yoksa onun sözünün tesiri yoktur. Hatip tencerede su kaynatan değil, yemek pişirendir.

Eğer hatibin amacı ve hedefi yoksa onun sözünün somut bir neticesi olmaz. Hatip, “tabbah-ahçı” meziyetiyle işi pişirendir. İnsanlara çözüm getirendir. Yoksa sadece laf eden değildir hatip.

Evlenmek amacıyla yapılan nişan işlemine de “hitabet” adı verilir. Nişanlanmış olan kıza da “hatibe” adı verilir. Demek ki hitap, istediğini elde etmek, niyet ve amacını somut olarak neticelendirmektir. Hitap ve muhataplık eğer hedefi nişan alıp ona isabet etmiyorsa sözde kalır. Her insanın hayatta nişan sahibi olması ve bu nişana isabet etmesi gerekir ki bunun sonucunda hayır ve bereket, onur ve izzet meydana gelsin. 

İmam hatiplerin ilim seviyesinin istenen düzeyde olmadığı hatta olması gerekenin çok altında olduğu ehlinin malumudur. Ama buna rağmen imam hatipler bu ülkede şer elleri daima rahatsız etmiş ve endişeye sevk etmiştir. İşin ilginç yanı Müslümanlar bile buna pek bir anlam verememiştir.

İsmin müsemma üzerinde tecellisi vardır. Nispi ve mahdut da olsa İmam hatip isminin sahipleri üzerinde elbette bir tecellisi vardır ve de olmalıdır. Şer güçlerin imam hatiplere adaveti bundandır. Unutmamak gerekir ki “Şeytan, dostlarına vahyeder.” Bu nedenle şer güçler kendilerinden beklenmeyen bir kıvraklıkla birçok şeye karşı çıkıyor.

Hâlbuki şer güçlerin zekâsı ve öngörüsü güçlü değildir. Fakat şeytandan vahiy aldıkları için en hassas noktada hayrı fark ederek ona karşı çıkıyorlar. Ama şeytanın düzeni zayıftır. Onun vahyettiğinin sonuca varması söz konusu değildir. İmamın hitabeti, İmamdan olmalıdır. Aksi takdirde bu kimse “imam hatip” değil, “hatip imam” olur. İmama bağlılığı ve imamdan aldığıyla hayır için insanlara hitap eden zatlara selam olsun.