Zikir; hatırlama, anma, nam sahibi olma gibi manalara gelir. Zikir, unutmanın vefasızlığın ve gaflete düşmenin zıddıdır. Kur`an`ın bir ismi de zikirdir. “Zikri biz indirdik onu koruyacak olan da biziz.”(Hicr:9) “Kur'an, senin ve kavmin için bir vefadır, öğüttür, namdır, şereftir.” (Zuhruf:44) buyrulur. Buna göre Kur`an insanın hafızasıdır. Vefası ve namıdır.

Sözlü ve ameli zikir vardır. Sevdiklerini hatırlamayı ve anmayı ifade eden, onlara karşı vefa besleyen duygusal zikir vardır. Bir de zihinsel zikir vardır. Bu da Zihnin kodlarını ifade eder. Buna göre “zihinsel zikir” düşünce kodları oluşturulurken Kur`an`ın zikredilmesi onun hatırlanması ve onay makamı olarak kabul edilmesidir. Hangi felsefe ve de düşünce olursa olsun koordinatları ve kodları Kur`an belirler. Bu nedenle Kur`an`ın bir ismi zikirdir.

Beyin göçü, dışarıda tahsil meselesi, içerinin dışarıdan etkilenmesi vs. hepsi bu konuyla alakalıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan malumu ilan etti. Avrupa`da okuyanların önemli bir kısmının zihin kodlarının sorunlu olduğu bir vakadır. Lakin şu anda ülke içinde hatta tüm İslam âleminde sosyal bilimlerde iktisatta fen bilimlerinde kullanılan kavramların büyük çoğunluğu dışarıdan ithaldir. Oysa olması gereken her kademedeki eğitim ve öğretimde kodların, zihinsel zikrin, zihinsel dinamizmin ismi zikir olan Kur`an`dan olmasıdır. Her düşünce, her zihni faaliyet değerlidir. Yerine göre saygıya değerdir. Ama bunların sağlaması sağlamlığı Kur`an`a bağlıdır. Kur`an`ın sağlamasını ve sağlamlığını, sahihliğini teyit etmediği her fikir her düşünce her teori her hüküm illettir, sakattır, derttir. 

İnsanın üzerinden uzun bir zaman geçtiği halde o anılan bir şey değildi”(İnsan:1). İnsan ismi zikir olan Kur`an ile mezkûr olur. Aksi takdirde hafızası körelir, yanlış kodlandırılır.

Allah (cc), “Her kim ki benim zikrimden yüz çevirirse ona “dank” bir yaşam vardır. (Maişeten danka) ”(Taha:124) buyurur. Ayette geçen “dank” Türkçede ayılma manasındadır. Kürtçede “tenk” olarak darlık manasındadır. Demek ki insan bazen genişlikte gaflete düşer. Sıkıntıyı hissetmez. Hakkın zikrinden Kur`an`dan yüz çevirir. Bazı şeyler onun zihninde “dank etmez.” Bu nedenle maişeti daraltılmaya başlar ki zihninde dank etsin. Hatırlamaya başlasın. Ayette geçen “zikir” ile Türkçedeki kullanımıyla “dank etme” arasında fevkalade ilginç bir bağlantı vardır. Çünkü zikir unutkanlığın zıddı olarak hatırlamayı ifade ederken, dank etme de ayılmayı ifade eder. Buna göre Allah (cc) kendi zikrinden yüz çevirenlerin maişetini-maaşını daraltarak zihinlerinde gönüllerinde dank etmesini sağlıyor ki kendilerine gelsinler. 

Allah`ın zikrinden yüz çevirenin zihni gaflete düşer. İşte Hak Teâlâ bunlara darlığı yaşatarak vaziyeti dank etmelerini murat buyurur. Gaflet ve dalalet bir kısım kimselerde bazen bir rahatlık ve genişlik hissi oluşturur. Bu nedenle hatırlamaz olurlar. Başka namlar peşinde koşarlar. Sonra aniden daralma hali onları çepeçevre kuşatır. Böylece hakikat zihinlerinde dank eder.

Dikkat edin İslami dillerde aynı veya yakın telaffuza sahip olan sözcükler nasıl uyumlu ve lezzetli bir mana oluşturuyor.

Müslümanlar geniş yaşasın, darlık onlardan uzak dursun. Ama illaki bir darlık ve daralma hali yaşanıyorsa bu da bari dank etsin. Siyasi, sosyal, eğitimsel, kültürel, felsefi, bilimsel hâsılı her türlü sıkıntılar inşallah dank eder. Bu nedenle daralmak, darlık neticede rahmettir. Yeter ki bir yerde ve en sonunda dank etsin.