“…Bâbil`de Harut ve Marut`a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı…”  (Bakara:102) Kur`an-ı Kerim`de geçen Babil Irak`ta bir şehir ismidir. Açılımı “Bab-ı ilah” olan Babil “ilahın kapısı” manasındadır. Burada iki meleğe Harut ve Marut`a sihir indirilmiş bunlar da sınama amacıyla bunu insanlara öğretiyorlardı. Bu öyle bir sihirdi ki kişi ile eşini birbirinden ayırıyordu (Bakara:102)

Babil, ilahi kapıdır. Bu kapıdan girebilmek için Harut ile Marut`un tılsımını aşmak gerekiyor. Harut; “geniş ağızlı, arsız, edep ve hicap elbisesi yarılmış, kaynar suda haşlanmış” manasındadır. Buna karşı Marut; “bitkisiz arazi, kaşlarında kıl olmayan adam” manasındadır. Harut hicabın; Marut ise Hacib`in zıddıdır. Hicap örtüdür. Hacip ise hükümdarın kapı görevlisidir. Harut hicapsız, hayâsız ve edepsiz aşkın mümkün olacağı vehmini verirken Marut ise hacip olmadan kavuşmanın,  aşkın kapısından girmenin mümkün olacağı kuruntusunu yayıyor.

Harut ile Marut zaman zaman dünyaya egemen olan dünyevi-beşeri zihniyetin kodlarını veriyor. İnsan bu şifreleri bilmeden Bab-ı ilahi olan Babil`den girip hakikate ulaşamaz. Daima büyülenmiş halde dönüp dolaşır. Eşinden, dostundan, aşkından firakta olur. Her zaman bunu arar ama bulamaz. Bulduğunu zanneder lakin hakikatte bulduğu şey sahtedir. Sahte aşk, sahte dosttur. Verimsiz ve bereketsiz bir şeydir. Çünkü o bir seraptır. Sihirdir. Zira hakikat Babil`den içeri girmededir. Buradan giremeyen kimse muradına ermek için dolanır durur.

Harut`un büyüsü hayâ elbisesini yırtmaktır. Elbette bir melek olarak bunu sihirle yapar. Yani bunun hakikati yoktur. Buna rağmen insanlar kendilerini kaptırarak bu büyüye meftun olur. Hararetle haşlanırlar. Hararetle bedenlerinin etini tahriş ederler. Ama aldıkları zevk bir büyüdür.  Onlara aşkın tadını veremez.  İtibarları ve kıymetleri yok olur. Hayatı hakikatten soyut salt bir büyüye çevirirler. Bu öyle bir hayat olur ki herkes ve her şey tek başınadır. Gariptir. Yalnızdır. Hayasızlığından ve şom ağzından dolayı Babil`den giremediği için hep tatminsizdir. Mutsuzdur. Eşini, öteki yarısını arar durur. Eşli görünür ama aslında ayrılığın ateşiyle kavrulur. Helal haram demeden tatmini bulmaya çalışır. Ama sihir onu daha da hakikatten uzaklaştırır. Onu haşlar. Etini tahriş eder.

Babil`den girmeden aşkını yakalayamaz insan ve hep büyülenmiş sahte şeylerle tatmini arar. Yazık ki bu, beyhude bir çabadır. Büyü bozulmalı. Büyünün büyüsünü de hayâ ve edep bozar. İffet bozar. O kapıya koşmak gerekir. O kapıya koşan kimse mutlaka sihri bozacak bir hekim ve de hakem bulur.

Marut, kaşları kılsız olan kimsedir. Kaşlara hacip ismi verilir. Hükümdarın en son kapısının görevlisine hacip denilmiştir. Marut, kaşlarını kılsız yaparak gözlerini hicapsız yapmıştır. Herkes hicapsız olarak kapıdan içeri gireceğini zanneder ama aslında bu bir büyüdür. Zira kaşlar gözlerin hicabı ve hacibidir. Onlar olmadan göze girilemez. Gözde olunamaz. Ama Marut hicapsız haliyle bunu göstererek insanları büyüler. Üstelik bu bir büyüdür der. Ama yine de insanlar buna kanarlar. Susuzluklarını gidermeye çalışırlar. Hacip olmadan, hicap olmadan göze girmeye çalışırlar. Aşkın gözünden içmeye kalkarlar. Fakat sonunda hicap olmadan hükümdarın kapısından Babil`den girilemeyeceğini bilmek gerekir.

Basında Iraklı bazı çevrelerin Babil ismini değiştirecekleri haberleri yer aldı. Buranın ismini “Medinetül Hasan” yapacaklarmış.  Bu çok cahilce bir girişimdir. Fakat daha ilginci bunun İslam âlemindeki mevcut ihtilafların sırrına ışık tutmuş olmasıdır. Harut`un büyüsüne kapılarak ağzını bozan, hicapsız davranan, Marut`un büyüsüne kapılarak Peygamberin hacibi olan zatları yok sayan, onlara söven, insanları haşlayan bu zevat Babil`den Bab-ı ilahiden giremeyeceklerini anladılar ki Babil`in ismini değiştirmeye kalkışıyorlar.

Batılılar şu anda Harut ile Marut`u Müslümanlara musallat ederek Müslümanların Babil`den girmelerine, oradan kendi yasalarından, kendi gözlerinden almalarına engel olmaya çalışıyor. Batılılar Müslümanların hicabıyla, iffetiyle edep perdesiyle uğraşırken ümmetin içinde bu zevat da haciplerle uğraşıyor.  Allah`ın ve resulünün sevdiği hacipleri gözden düşürmeye çalışıyorlar. Marut`un büyüsüne kapılarak bunu yapabileceklerini zannediyorlar. Hızlarını alamamış olacaklar ki bab-ı ilahi olan Babil`in ismini değiştirme cüretinde bulunuyorlar. Bu babı kapatmak ya da yerini kaybettirmek istiyorlar. Ama bu boş ve kof bir çabadır. Ümmet ne hicabını ne de haciplerini verir. Çünkü mesele bunların zannettiklerinden çok daha büyüktür.

Bugün ümmet arasında mezhep fitnesi falan yoktur. Var olan Harut ile Marut`un büyüsüdür. Büyünün de hakikati yoktur er veya geç bozulacaktır.