Duhan, duman demektir ve bu, Kur`an-ı Kerim`de bir sûrenin ismidir.
“Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle. Bu acı bir azaptır. (Duhan:10) buyrulur. Buna göre bir gün gelecek göğü bir duman saracak ve bu da açık bir azabın alameti olacaktır.
Neden özellikle duman? Dumanın buradaki sırrı ve hikmeti nedir?
Duman, belirli yakıtların tamamen yanmamasının sonucudur. Yani bildiğimiz yakıtları tam anlamıyla yakabilmeyi başarsaydık, duman diye bir şey olmayacaktı.
Dumanın zararlı etkisi son derece büyüktür. Sadece sağlığa zarar vermekle kalmaz bitkileri, meyve bahçelerini, sebze tarlalarını, vs. de bozar, zehirler. Güneş ışığının yoğunluğunu düşürür, sağlık için son derece yararlı ışınlarının ulaşmasını engeller.
Yoğun ve devamlı duman, toprak yüzündeki bitki örtülerinin rahat solumasını engeller. Onları güneş ışığından yoksun bırakır.
Duman, ateşin iyi yanmadığının da delilidir. Bu nedenle duman belirsizliği ve kirliliği ifade eder. Ateş, insan tabiatının en önemli unsurlarındandır. Ateş ile serinlik birlikte dengelendiğinde insan aşk ehli olur. Ateşiyle hem olgunluğun hem de sıcaklığın timsali olur. Fakat insan aşkın ateşine sahip olmadığında duman olur.
Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye: “İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin.” dedi. Her ikisi de: “İsteyerek geldik” dediler. (Fussilet:11)
Başlangıçta, gök duman halindeydi. Ateşi tam tutuşmamıştı. Aşkı ve arzusu yoktu. İşte bu haldeyken Hak Teâlâ göğe yönelerek onun ateşini tutuşturdu. O da aşkın ve arzunun lezzetine ve hazzına vardı. Sonra Allah (cc) göğe ve yere “İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin.” dedi. Her ikisi de: “İsteyerek geldik” dediler. Öyle ya aşkta zorlama olmaz. Gönülden gelen sevgili olur. Zorla gelen ancak cariyedir, köledir. Bu nedenle Hak Teâlâ “hürlerle evlenin” buyurmuştur. Aşkta, dumanaltı olmak da olmaz. Burada her şey parlak ve berrak olmalı. İşte bu sırla gökten rahmet ve sevgi yağdı. Gök, yeri döllendirdi. Yer de buna karşılık olarak çeşit çeşit, çift çift ürünler bitirdi.
Şimdi dünyada tekrar göğü bir duman bürüdü. İnsanlar aşkın ateşini yakamıyor. Her şey duman olmuş. Savaşların dumanı, nefsin dumanı, zihni bunalımdan kaynaklanan duman… Hâsılı, bugün dünya dumanaltı olmuş. İnsanın dumanı tepesine çıkmış. Hak Teâlâ, “işte böyle bir zamanı gözetle, bu açık bir azaptır.” buyurmuştur. Gerçekten insanlar açık bir azabın içinde kıvranıyor. Yanma olayı da yok, sadece kıvranma ve acı çekmek var. Duman yakmaz, yok etmez, hep bunalımda tutar.
Gök dumanlı olduğunda ne yağmur, ne ışık ne de sıcaklık yere inmiyor. Gök dumanlı olduğunda yer döllenmiyor. Aşk ortaya çıkmıyor. Sadece tatminsizlik ve öfke alıp başını gidiyor.
Allah(cc) göğün dumanlı olmasına izin vermez. Bunu azap olarak vasıflandırır. Çünkü hayatın sırrı ateşli sevgidir. Ateşin, dumansız tütmesidir. Öyle bir ateş ki aşkı ve muhabbeti getirir. Isı ve parlaklığı getirir. Bugün insanlar gökle-vahiy aralarını duman etmişler. Böyle olunca kendileri duman olmuş büyük bir azabın içinde debeleniyorlar. Kimse göğün dumana bürünmesine çalışmasın ve zinhar buna izin vermesin. Yoksa insanlar duman olur. Kadın, erkek, nesil… duman olur. Nura, sıcaklığa, samimiyete ve en nihayet hayata hasret kalırlar.
Savaşlar, boş hevesler, zihin bulanıklığı, insanların göğe karşı pervasızlığı bugün ortalığın duman içinde kalmasına sebep olmuştur. Bu, açık bir azaptır. O gün insanlar: “Ey Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Artık biz inanıyoruz” derler. Onlar için bunu düşünüp öğüt almak nerede? (Duhan:12-13)
Duhan`ın yani dumanın bir anlamı da açlıktır. Ayrıca darıya da “duhan” adı verilmiştir. Duman ile darının ne ilgisi var? Çünkü darı, kuraklığın bitkisidir. Darı kuraklık zamanlarında insanların besinidir. Oysa onu en çok tavuklar sever. Aç tavuk kendini darı ambarında zannedermiş. İşte insanın zihni ve kalbi duman olunca artık onun havsalası-kursağı tavuğun havsalası-kursağı gibi olur. Bu nedenle darıya talim eder. Öyle ya insanın havsalası tavuğunki gibi olunca artık o da darıyla idare etmeye başlar. Halbuki darı hafif ve içi kof bir bitkidir.
Bugün dünyadan dumanlar yükseliyor. Aslında bu dumanlar insanların göğe nazar etmemelerinin sonucudur. Kendi havsalalarına göre iş yapmalarının sonucudur. Bu da onları aşksız, tutkusuz ve cansız bir hale getirmiştir. İnsanların maddi manevi hasılatı bir havsaladan ibaret hale gelmiştir.
Artık çare, insanların göğe doğru yükselen dumanları dağıtmalarıdır. Bu da gönüllerinde aşkın ateşini tutuşturmalarıyla mümkündür. Ortalığı duman etmeye kalkışanlar bilmelidirler ki yakında kendileri duman olacaktır.