İshak; gülen, İsmail ise işiten manalarına gelmektedir. İshak`ın aslı “idhak” yani “gül” demektir. Ona bu ismin verilmesi kendisine onun müjdesi verilince annesi Sara`nın gülmesiyle alakalıdır. “İbrahim`in karısı ayakta duruyordu bunun üzerine güldü. Ona İshak`ı ve İshak`ın arkasından da Yakub`u müjdeledik.“ (Hud:71) ayetinde bu durum beyan ediliyor.
“İshak-idhak, gülmek, İsmail ise sem`i ilahi-ilahi işitme” demektir. Gülmek müjde ve sevinçtir. Ağlamanın zıddıdır. Gülmek, yüzde tecelli eder. Bu nedenle görseldir. Gülmek kulağa hitap etmemelidir. Çünkü kulağa hitap eden gülme kahkahaya dönüşür. Bu nedenle Peygamber (sav) sesli gülmez, tebessüm ederdi. Çünkü tebessüm göze ve görselliğe hitap eder. Kulağın değil gözün gülmeyi fark etmesi esastır.
İshak-idhak, gülmek manasındadır. Gülmek aynı zamanda ağacın tomurcuğu ve meyvesi anlamına gelmektedir. Çünkü bitkinin tomurcuğu açarken adeta tebessüm eder. Kısacası gülmek, tebessüm etmek, ürün ve bereketin ağzını açmasıdır. İshak`ın annesi Sara müjdeyi alınca güldü. Allah`ın fazıl ve bağışına hayret etti. İlahi fazlın nasıl kendisine güldüğünü görünce bir hayret ve şükür nişanesi olarak o da gülerek ona karşılık verdi. Bu nedenle doğan çocuğun ismi İshak-idhak oldu. İshak; marifetin, aşkın ve bereketin nişanı oldu.
Buna karşılık İsmail, Allah`ın Semi` isminden türemedir. İşitmekle alakalıdır. İlim ve hikmeti temsil eder. Annesi Hacer oğlu İsmail`in sesini işittiği sürece su arıyor, sesi kesilince su aramayı bırakıp hızla ona geri dönüyordu. Bu nedenle İsmail, görselliğin değil, kulağın ve işitmenin ismi oldu. İsmail; ilmin, hikmetin ve özgürlüğün nişanıdır.
İsrail oğulları, “o bir kulaktır” (Tevbe:61) diyerek haşa Muhammed (sav)`e laf attılar. Burada İsrail oğulları, Hz. peygamberin (sav) İshakî vasıftan mahrum olduğunu, sadece işitmeye ve kulağa hitap ettiğini demeye getirdiler. Onun sadece İsmailî olduğunu iddia ettiler. Onlar bu şekilde son peygamberin ve onun ümmetinin dünyanın asık suratını temsil ettiğini öne sürdüler. Gerçekten tebessümden, gülmekten mahrum olmak hayat ve mutluluktan, üretimden, aşktan mahrum olmaktır.
İsrail oğulları, İshak`ın soyundan olarak dünyanın üretimini ve buradaki cennet hayatı temsil ettiklerini iddia ediyor, bu nedenle her biri bu dünyada bin yıl yaşamak istiyor. Müslümanları da dünyanın asık suratlıları olarak nitelendirip onları mevcut “medeniyet” için bir tehdit olarak görüyorlar. Müslümanları sadece kulak ehli, estetik ve sanattan mahrum kimseler olarak görüyorlar.
Bugün dünyada Müslümanlar sadece kulak ehli olmak dolayısıyla estetikten, üretimden, sanattan mahrum olmakla suçlanıyorlar. Oysa hakikat bu değildir. Peygamberimiz (sav) hem İsmailî hem de İshakîdir. İsrail oğulları ve onların başını çektiği mevcut dünya sistemi, hem kulaktan hem de tebessümden mahrum olarak dünyanın asık suratlıları haline gelmiştir. Adalet ve vicdan duyguları yerle bir olmuş, hep kendi çıkar ve menfaatlerini düşünmektedirler. İshak, gülendir. Dünyaya neşe ve mutluluk saçandır. Buna rağmen bugün İsrail oğullarının başını çektiği sistem dünyaya gözyaşı akıtmaktan başka bir şey yapmıyor. Onların yüzünden İnsanlar çaresiz bir şekilde ne yapacaklarını bilemiyor.
İsmail`in soyundan olan Rasulullah (sav) sadece kulak ehli değil aynı zamanda Beşirdir. Beşir de “yüz güldüren haberler veren” demektir. Müslümanlar bugün dünyanın asık suratlıları değildir. Fakat hakları ve özgürlükleri ellerinden alınmış olarak mazlum ve mahzundurlar.
İshak`ın, gülen adamın soyundan olduğunu iddia edip Filistin`de, Orta doğuda insanlara gözyaşı akıtmak reva mıdır? Bugün Ümmet Hakka kulak veriyor. Gözü bir şey görmüyor. Yüzü gülmüyor. Ama bu, Ümmetin hayat zevkinden ve estetikten mahrum olduğu için değil hakları gasp edilmiş, zulme maruz kaldığı içindir. Yoksa Rasulullah`ın ümmeti olarak fırsatını bulursa nasıl hem İsmailî hem de İshakî olduğunu dünyaya gösterecektir.
Öte yandan Müslümanlar da sadece kulak ehli olmamalı, aynı zamanda göze de hitap etmelidirler. Gözler her daim güzel şeyleri ve estetiği müşahede etmelidir. Hâsılı bu ümmet İshak`ı da İsrail oğullarına bırakmamalı hem gülen hem de yüz güldüren olmalıdır. Unutmamak gerekir ki zafer hem gözü hem de kulağı Hakka açık olanlarındır.