Elif, Lâm, Mim. Rumlar yenildi. En yakın bir yerde onlar, bu yenilgilerinin ardından mutlaka galip geleceklerdir (Rum:1-3).
Rum-İran mücadelesini haber veren bu ayetler strateji belirlemede “temel olarak reel politiğin ve konjonktürün değil vahiy istihbaratının esas alınmasını” buyurarak bu bağlamda fevkalade önemli bir usul vazetmektedir.
Kuranın bu mahiyetteki beyanları “haber ve ihbar” olmak üzere ikiye ayrılır. Çünkü vahiy, sessiz gelen haber, İşaret ve mesaj demektir. Bu nedenle Kuranı kerimin verdiği bazı bilgiler haber, bazıları da ihbar mahiyetindedir. Bazı ayetlerde haber daha açık ve bariz olabilir. Buna mukabil ihbar içeren ayetler bir istihbarat bilgisi mahiyetindedir. Bunu ancak işin ehli olanlar, vahyin işaretlerini okuyanlar anlayabilir. İşte burada buna dikkat çekilmektedir.
Bu ayetler inince Mekke müşrikleri ayetlerin verdiği haberi hafife aldı. Hz. Ebu Bekir`e “Görmez misin arkadaşın neler söylüyor. Tekrar Rumların galip geleceğini iddia ediyor.” dediler. Bunun üzerine; Hz. Ebu Bekir isterlerse onlarla bu konuda bahse girebileceğini söyleyince onlar da tereddütsüz bunu kabul ettiler. Çünkü kendilerinden emindiler. Mevcut şartlara göre bu dengenin değişmesi asırlar alırdı. İranlılar o zaman çok parlak bir zafer kazanmış, Suriye`yi, Irak`ı ve Mısırı, merkezi İstanbul olan Rumlardan almışlardı. Onlar açısından vaziyet o kadar netti ki bu konjonktürün değişmesi değil yıllar belki asırlar alırdı.
Hz. Ebu Bekir vahiy ehlidir. O, vahyin haberine ve ihbarına inanır. Asla konjonktürel şartlara, reel politiğe bakarak öngörüde bulunmaz. Normal şartlarda çok büyük bir hezimet yaşamış olan Rumların üç ila dokuz yıl arasında tekrar bir zafer elde etmelerini iddia etmek tam bir hayaldi. Reel politik olarak, askeri ve siyasi olarak bu, mümkün değildi. Stratejisini, siyasetini ve öngörüsünü reel politiğe, konjonktüre göre tayin eden bir yaklaşımın bu şartlarda böyle bir sonuca varması, buna göre siyasetini belirlemesi maceracılık olarak nitelendirilir. Fakat Hz. Ebu Bekir, Rasulullah`ın (sav) izniyle bir usul ortaya koyuyor. Müslümanlar sadece reel politiğe göre siyaset ve strateji belirleyemez. Çünkü onların vahiy istihbaratı vardır. Vahiy, sessiz gelen haber demektir. İşaret ve mesaj demektir. Bu ayetlerde Hak Teâlâ reel şartlara göre değil vahiy istihbaratına göre hareket edilmesini buyuruyor. İşte burada Hz. Ebu Bekir`in bize gösterdiği usul budur.
Müslümanlar vahiy istihbaratını okuyabildikleri takdirde başka hiçbir istihbarata gerek kalmadan stratejilerini belirleyebilirler. Herkesin hayal ve maceracılık diye gördüğü konularda bahse girebilir ve mutlak surette kazançlı çıkararlar.
Normalde İslam`da bahis caiz değildir. Fakat burada farklı bir durum vardır. Çünkü burada söz konusu olan bahis tek taraflıdır. Müslümanlar açısından mutlak doğru bir haber vardır. Vahiy istihbaratı vardır. Buna mukabil cahiller için durum tamamen bir hayalden ibarettir. Bu nedenle onlar açısından bu bir bahis ve iddiadır. Onların böyle bir şeye girişmeleri onlar için büyük bir risktir. Çünkü vahiy istihbaratına karşı bahse girilmez. Maddi şartlara ve konjonktüre güvenerek vahye karşı bahse giren kimse, muhakkak iddiasını ve şansını yitirir.
Nitekim Hak Teâlâ vadini yerine getirdi. Dokuz yıl içinde tekrar Rumlar galip geldi. Reel politik çöktü. Vahiy istihbaratı doğruluğunu ispatladı. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir de bahse konu develeri Übeyy ibni Halefin vârislerinden aldı, peygambere götürdü. Peygamber (asv) de O`na: “Bunu tasadduk et” diye buyurdu.
Bugün Müslümanların bu usule göre hareket etmeleri gerekir. Vahiy istihbaratına göre stratejilerini belirlemeleri şarttır. Kur`an`ın sessizce gelen mesajlarını, işaretlerini anladıkları takdirde herkesle bahse girebilirler. Herkese karşı iddialı olabilirler. Sonuçta kazananın onlar olacağına şüphe yoktur. Çünkü onlar açısından burada bahis mevzubahis değildir.