“O, hevadan-havadan nutuk atmaz” (Necm:2) buyrulur. Burada heva, hakikatten ve ıslahtan uzak insanın nefsini tatmin etmeye yönelik bozuk ve geçici hevesler olarak ifade edilebilir.

Heva ile hava arasında doğrudan bir ilişki vardır. Yani temeli olmayan, boşlukta kalan hakikatten ve mantıktan yoksun her türlü düşünce “hevaya” dayalı bir düşünce olarak kabul edilir. İtin çıkardığı ses “hav” şeklindedir. Bu da havanın kısaltılmış halidir.  Bu nedenle hevadan ve havadan ses çıkarmaya, buna dayalı nutuk atmaya somut bir örnek teşkil ediyor. “it ürür kervan yürür” sözü de bunun veciz bir ifadesidir. Gerçekten havadan nutuk atmak böyle bir şeydir.

Nutuk, meramın ve muradın dille ifade edilmesidir. Mantık ise bunun dayandığı sistemdir. Belli bir mantığa göre sınırlandırılan bölgeye “mıntıka” denilmiştir. İslam`a göre bütün Müslümanların mantığı aynıdır. Çünkü hepsinin düşünce ve inanç sistemi aynı usul ve esaslara göre aynı kaynaktan meydana gelmiştir. Dolayısıyla mantıkları birdir. Mantıkları bir olduğu için bir araya gelip konuştuklarında nutukları da bir oluyor.

Kur`an-ı Kerim, nutuk atmanın, bir söz ve söylemin havadan olmaması gerektiğini buyurmuştur. Aksi takdirde böyle bir nutuk havadan olur. Böyle bir nutuk havanda su dövmek kabilinden bir şey olur. Bu nedenle bir sorunun çözümü için söylenecek ve verilecek sözlerin ciddi ve inandırıcı olması gerekir.

Hevadan-havadan konuşan kimsenin inandırıcılığı ve tutarlılığı yoktur. Çünkü hava, aynı zamanda boşluk ve uçurum manasına gelir. Demek ki bazı sözler vardır ki insanı boşluğa ve uçuruma düşürür. Bu nedenle sözlerin ağır ve yere basan bir vasfa sahip olması gerekir. Bilindiği üzere kütle olarak hava en hafif maddelerden birisidir.

Özgürlük mücadelesi nutukla olmaz, mantıkla olur. Dil, hangi mantığa göre nutkunu atacak, bu önemlidir. Yoksa adına özgürlük denilen mücadele, havadan nutuk atma özgürlüğünden ibaret kalır ki mantık, o zaman yine başkasına ait olur. Nitekim nutkun açılması için özgürlük mücadelesi verenler, mantıksal boşlukları doldurmak için ısrarla inatla başka yollar aramaktadır. Burada mevzu bahis olan sadece Kürt ulusalcılar değildir. Nutuk atma özgürlüğü olan Türk ulusalcılar da korkunç mantık boşluklarını doldurmak için ısrarla, inatla İslam dışında kendilerince bir takım çareler aramıyorlar mı? Bu nedenle Müslüman bir Kürd, kendisine ait olmayan bir mantıkla sırf nutuk atmak için yapılan mücadeleyi “özgürlük mücadelesi” olarak addetmez. Aynı şekilde mantığı kendisine ait olmadığı halde sırf nutuk atma özgürlüğü vardır diye hiçbir Müslüman Türk, buna binaen kendisini özgür kabul etmez, edemez.

Geçen hafta Diyarbakır`da gerçekleşen “Kürt Sorununa İslami Çözüm Çalıştay`ı” sonuç bildirisiyle çalışmalarını tamamladı. Çalıştayda tüm katılımcılar çok medeni ve erdemli bir tavır sergiledi.  Medeni tavrın, uzlaşma kültürünün, hikmetin ideal bir pratiğini ortaya koydular. Bunu da sonuç bildirisiyle taçlandırdılar. Hevadan ve havadan konuşulmadığı takdirde Müslümanların nasıl da sorunlara çözüm üretebildikleri, nasıl uzlaşma kültürüne sahip oldukları, medeni bir tavır ortaya koyabildikleri ortaya çıkmıştır. Dahası havadan konuşmadıkları için herkesi tatmin eden gerçekçi ve ağır başlı çözüm önerileri ortaya koymuşlardır.

Her nutkun bir nitakı vardır. Nitak çerçeve demektir. Demek ki çerçeve belirlemek de ancak havadan nutuk atmayanların yapabilecekleri bir şeydir.  Mantığı güçlü, çerçevesi net, nutku sağlam bir çalıştaydan ancak böyle güzel sonuçlar ortaya çıkar. Biz hevadan-havadan konuşmayan bir Nebinin ümmetiysek bize böyle güzel ameller yakışır. Gerisi ancak havanın kısaltılmışı bir “hav” sesidir. Bu da “it ürür kervan yürür” kabilinden bir şeydir. Havanda dövülen mantığın, havada olan nutkun ne çerçevesi ne hattı ve ne de mahiyeti bellidir.