Rüzgâr; gücü, devleti, dünyanın siyasi ahvalini temsil eder. Rüzgârın nerden ve nasıl eseceğini, bunun neye delalet ettiğini bilmek, atılacak adımların ve alınacak kararların başarısı açsından fevkalade önemlidir.

Rüzgâr vardır müjdeleyici ve rahatlatıcı, rüzgâr vardır tehlikenin habercisidir. Rüzgâra göre hangi cihette duracağını bilmek de son derce önemlidir. “Rüzgârları yönlendirmesinde-tasarrufunda aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır(Casiye:5)” buyrulur. Demek ki rüzgârların da sarrafları vardır. Hangi rüzgâr nerden esiyor, nasıl bir mesaj taşıyor bunu birbirinden ayırt edenler ve buna göre vaziyet alanlar vardır. İşte bunlara biz “rüzgâr sarrafı” diyoruz.

Rüzgâr sarrafları; nereye, hangi rüzgârın yönlendirilmesi gerektiğini iyi ayarladıkları gibi hangi rüzgâra karşı nasıl bir tavır ve konum belirlenmesi gerektiğini de çok iyi bilir. Rüzgârlar bölgeler arasındaki basınç farklılarına göre eser. Karada rüzgârın yönünü ve şiddetini iyi bilmek havanın nasıl olacağını tahmin etmeyi sağlar. Denizde rüzgâr, geminin rotasını, hızını ve seyrini doğrudan etkiler.

“Süleyman`ın emrine de rüzgârı verdik. Sabah gidişi bir aylık, akşam dönüşü bir aylık yol idi. (Sebe:12)” buyrulur. Burada rüzgârın rahatlatıcı ve caydırıcı rolüne bir işaret vardır. Nitekim Peygamber (sav), “korkum bir aylık mesafeden hissedilir” buyurmuştur.  Bu, Süleyman(as)`a musahhar edilen rüzgârın bir benzerinin peygamberimize verildiğinin somut ifadesidir.

Siyaset, idare, ekonomi… Rüzgâr işidir. Rüzgârın nerden, ne zaman ve nasıl eseceğini bilenler yani rüzgâr sarrafı olanlar sağlıklı ve isabetli kararlar alarak hem siyasi hem de ekonomik olarak kazançlı çıkarlar. Bu nedenle para işiyle uğraşanlara “sarraf” denilir.  Fakat sadece paranın, ekonominin havası olmaz aynı şekilde siyasetin de havası vardır.

Hz. Süleyman rüzgâr sarrafıdır. Bir aylık mesafeden gelen rüzgârı fark eder, gidecek rüzgârın bir aylık etkisini hesap ederdi.  Bunun gibi Müslümanlar da rüzgâr sarrafı olmalıdır. Kendilerinden yana esen rüzgârı nereye yönlendireceklerini, kendilerine karşı esen rüzgârı nasıl savuşturacaklarını iyi bilmeleridirler. Esen rüzgârın nerden geldiğini, neyi getirip neyi götüreceğini, iyi hesap etmelidirler. Rüzgâr bölgelerarası basınç farklarından meydana gelir. Bir yerde oluşan yüksek basınç orada rüzgârın oluşmasına sebep olur. Yani dünyanın siyasi gündemi böyle oluşuyor. Yüksek basınca maruz kalan yerlerden rüzgâr eser ve o da bir tür gündem oluşturur. İşte Süleyman(as)`a rüzgârın bir aylık mesafeden musahhar edilmesi aynı zamanda onun gündem belirleme, gündem oluşturma gücüne dair bir işarettir.

Rüzgâr sarrafı, basınç ve iklim durumuna göre rüzgâr estirir. İnsanların ihtiyaç ve özlem duyduğu rüzgârı estirmeye dikkat eder. Soğukta olanlara sıcak, sıcakta olanlara serin bir rüzgâr estirir. Sıcakta olanlara serin bir rüzgâr, soğukta olanlara da ısıtan bir rüzgâr çok hoş bir tesir bırakır. Hayırlı neticeler verir.

İslam âlemi yıllarca batıdan esen lodosa maruz kalmıştır. Buna göre gündem belirlemiş, buna karşı sinirli ve kompleksli bir ruh haline sahip olmuştur. Normalde batıdan esen lodos insanların sinirlerinin gerilmesine yol açar.

Rüzgâr yüksek basınçtan alçak basınca doğru estiğine göre rüzgârın artık bizim taraftan esmesi gerekir. Çünkü baskıya ve basınca maruz kalan İslam âlemidir. Dolayısıyla artık rüzgâr ondan taraf esmelidir. Nitekim Hak Teâlâ`nın dünyada vazettiği denge budur. Kim daha fazla baskıya, basınca maruz kalırsa rüzgâr ondan yana eser. Bu nedenle mazlumun duası makbuldür. Çünkü rüzgâr ondan yanadır.

Artık Müslümanlar rüzgâr sarrafı olmalıdır. Başka yerlerden esen rüzgârı savuşturmayı iyi bilmeli, buna karşı nasıl bir tavır ortaya koyacaklarını iyi hesap etmelidirler. Ama bununla yetinmeyip kendi rüzgârlarını da estirmeyi bilmelidirler. Unutmamak gerekir ki baskıya, basınca maruz kalanların rüzgârı çok etkili eser. Mesele bizim rüzgâr sarraflarımızın olup olmamasıdır.