Müslümanların iki kıblesi vardır. Bir süre Mescid-i Aksa`ya yönelik olan kıblemiz daha sonra Mescidi Haram`a tahvil edilmiştir.

Kıblemiz tahvil olmuş olmasına ama iki kıble mefhumu ebediyen hafızamızda yerini almıştır. Çünkü kıblenin tahvilinin anlaşılabilmesi, onun tahvil edildiği yerin konumunun ve manasının anlaşılmasına bağlıdır.

İki kıble Müslümanların dünyada kabul gören, ikbal sahibi, makbul bir nizam ortaya koymalarının nişanıdır. Buna göre iki kıbleden birinin ihmal edilmesi durumunda Müslümanlar “topal ördek” durumuna düşer. Bunu bilen Batı şer ekseni, Müslümanların bu durumunun devam etmesi için ısrarla Mescid-i Aksa`yı kuşatmaya devam ediyor.

İki kıblenin konumunu tahlil ettiğimizde her birisinin sahip olduğu hayati rolü kesin ve açık bir şekilde görürüz.

Birinci kıblemizin özellikleri

Verimli topraklara sahiptir.

Her daim yeşildir.  Burada zeytin ağacı yetişmektedir.

Doğu ile batının ortak ilgi ve kesişim noktasıdır.

Çok kültürlü ve çok dinli bir yapı söz konusudur.

İdeal bir dünya nizamının tesisi ancak burada ideal bir nizamın kurulmasına bağlıdır.

Burada tektipçilik yoktur.

Buranın ismi Aksa`dır ve bu, mana ve lafız itibariyle “dünya” kelimesinin zıddıdır.

Düşük, aşağı, sonu yakın, sığ gibi manalara gelen dünyanın aksine Aksa; yüce, ideal, yüksek, en son nokta gibi manalara gelmektedir.

İkinci kıblemizin özellikleri

Hiçbir şekilde tarıma elverişli değildir.

Dünyevi manada ideal yaşam standardına sahip değildir.

Yeşillik fakiridir. Orada hiçbir ağaç yetişmemektedir.

Müslümanlardan başka kimsenin oraya girmesi mümkün değildir.

Dünyanın nihai halini ifade ederek onun büyüsünü bozmaktadır.

Burası mutlak surette ilki değil, nihayeti ve ahireti hatırlatmaktadır.

Buraya girenlerin üzerinde dünyanın hiçbir emaresi yoktur.

Burası mutlak olarak tevhidi ifade etmektedir. Renkleri ve şekilleriyle elbiseler bile tek tiptir.

Müslümanların ilk kıblesi ulayı(ilk) ikinci kıblesi ise uhrayı ifade etmektedir. Kıblemiz hüküm olarak üladan(ilk olandan) ühraya(son olana) tahvil olmuştur ama her zaman İslam nizamındaki hayati yerini korumaya devam edecektir. Bu, bir anıyı korumaktan çok öte bir anlam ifade etmektedir. Çünkü ilk kıble olarak El-Aksa, Müslümanların nizamının bir parçasıdır. Aksi takdirde Müslümanlar sadece uhraya ait olarak tamamen dünyadan tecrit olurlar. “Topal öredek” olurlar. Nitekim bugün Müslümanların genel vaziyeti açık bir şekilde kendisini ortaya koyuyor.  

Müslümanların kıblesi Mescidi Aksa`dan Mescidi Haram`a dönmüştür ama ilk kıblenin konumu, önemi ve rolü bütün canlılığıyla devam etmektedir. Mescid-i Aksa Müslümanların dünyevi nizamlarının kendini ortaya koyma ve gösterme sahasıdır. Bu nedenle kıblenin döndürülmesiyle ilgili olarak ayetlerde arka arkaya ve özellikle beş defa “şatr” lafzı geçmektedir(Bakara:144-150). Çok ilginç bir şekilde bu lafız hem “yön” hem de “yarım” manasına gelmektedir. Nitekim “ettuhr şatrul iman-temizlik imanın yarısıdır” buyrulur. Dikkat edilirse hadiste geçen  “şatr” lafzı “yarım” anlamındadır. Buna göre kıblenin tahviliyle ilgili ayetlerde defalarca ve özellikle “şatr” lafzının geçmesi açık ve kesin bir şekilde şu mesajı vermektedir: “Kıble, Mescid-i Haram`a doğru dönmüştür. Bu hükmen ve zahiren tümdür ama manen yarımdır. Siz bütün bedeninizle Mescid-i Haram`a dönüyorsunuz ama bir yarınız yani ”şatr” Mescid-i Aksa`dadır. Çünkü sizin iki kıbleniz vardır ve bir sayısı ikinin yarısıdır. Bu nedenle kıblenin tahvilinde hassaten aynı anda hem “şatr-yön” hem de “şatr-yarım” vurgusu vardır.

Müslümanların iki kıblesi vardır. Her birisi bu bütünün “bir şatrı-yarısı” hükmündedir. Kıblenin tam ve tamam olması için bu ikisinin bir ve bütün olması gerekir. Müslümanların ilk kıblesi herkesi içine alır. Bütün insanların uyum ve anlayış içinde yaşayabileceği bir yerdedir. Fakat ikinci kıbleleri sadece ve sadece mümin ve muvahhitlere hastır.

Hâsılı Müslümanlar bir bütün olarak ve aynı anda iki kıblenin kaim olmasıyla en Aksa, en ideal bir nizam ortaya koyabilirler. Sadece ilk kıbleye(Aksa) yönelmek onları sekülerleştirirken sadece ikincisine yönelmek de onları tamamen dünyadan tecrit eder. İsra ve Miraç olaylarına bu açıdan da bakmak gerekir.  Bu nedenle El-Aksa`yı müstakil bir yapı olarak değil, kıblemizin bir yarısı olarak görmek gerekir. Unutmamak gerekir ki onun hür ve emin olması sadece bir hatıramızın değil, aynı zamanda diğer yarımızın kurtulması anlamına gelecektir.

Kısaca El-Aksa`nın kurtulması meselesi, Müslümanların “topal ördek” olarak kalıp kalmama ya da bundan kurtulup kurtulmama meselesidir.