Yerin görünmesini engelleyen bitki ve orman örtüsüne cennet, akli melekesi ve manevi varlığı örtünen kimseye mecnun, anne rahmindeki canlıya cenin, görünmeyen her türlü canlıya cin denilir ki bunların tümü aynı köktendir. Çünkü bütün bunların ortak illeti görünmezliktir. Hepsinin ortak noktası saklı olmalarıdır.
İnsan, ameliyle, hesabı ve planıyla zemini kapatarak kendine bir cennet tahayyül eder. Dünyevi cennet, toprağın ve zeminin üzerinde hoş, lezzetli, latif ve güzel bir semerenin olmasına bağlıdır. Toplum açısından cennet, içinde ceninlerin temiz güzel ve fıtri bir nesil olarak ortaya çıkmasıdır. Bir toplumda ceninler güzel ve elverişli bir yetişme ortamı bulduğunda o toplumda “beşeri bir cennet” vücut bulur. Güzel, faydalı ve doğru şekilde yetişen bir cenin toplumsal zemini cennet yapar. O çorak ve çıplak zeminde şecere-i hayat kök salar.
Hak Teâlâ cahillerin, Resulüne “o bir mecnundur”(Kalem:51) demesine karşı “Hayır sen Rabbinin nimetiyle mecnun değilsin”(Kalem:2) buyurmuştur. Cahiller Resule “mecnun” derken haşa sadece onun aklına halel getirmek amacıyla bunu söylemiyorlardı. Aksine bununla onun davasının gizli kalacağını, görünür hale gelmeyeceğini, kendisinin de vücut bulmayacağını cenin olarak kalacağını demeye getiriyorlardı. Mecnun olmak demek, sadece akli melekelerin örtünmesi değildir. Kişinin toplumda vücut bulmaması, ağırlık ve etki sahibi olmaması da bir tür mecnunluk halidir. Mekke cahillerinin esasen ve öncelikli olarak kastettikleri budur. Nitekim onların “Biz onun zaman içinde kaybolmasını beklemekteyiz”(Tur:30) demeleri de bunun başka bir vecihten ifade edilmesidir. Ancak Hakk Teâlâ onun asla mecnun olmadığını, Rabbinin nimetiyle zuhur ederek vücut bulduğunu, hayatı cennete çevireceğini demeye getirmiştir. Rabbinin nimetiyle sen, senin mecnun kalmanı umut edenlere rağmen zuhur edeceksin.
Malum, mecnunun toplumdaki varlığı izafidir. Sadece bedeni bir varlıktır. Diğer melekeleri itibariyle yok hükmündedir. İnsanlar ortaya koydukları somut bir takım imkânlarla hayatta mecnun olmaktan kurtulduklarını, adeta cennet sahibi olduklarını hesap eder. Fakat cinnete getirerek bütün kazanımları götürdüklerini unuturlar.
Cinnet getirme cenneti getirmez. Cinnet getirmek göreceli olarak var olan cenneti de götürür. Dünyanın hiçbir yerinde Müslümanlar mecnun kalmaz. Cinnet getirmez. Müslümanlar her zaman ve her yerde yeşerir. Toprağa ektikleri, zemine attıkları tohum muhakkak yeşererek vücut bulur. Müslümanların hayatında cinnet getirmek yoktur. Cenneti getirmek vardır. Müslümanlar bulundukları yerde asla mecnun kalmazlar, cin dahi olmazlar.
Zalim ve cahiller Müslümanların özellikle “cin” olmalarını, mecnun kalmalarını istiyor. Cin manevi bir varlıktır. Ürperti verir, korkutur. Ama somut olarak hayatta karşılığı yoktur. Cin hissedilir ama somut olarak varlığı kabullenilen bir olgu değildir. Cin caydırıcıdır ama ikna edici değildir. Korkutucudur ama sempatik değildir. Estetik bir çağrışımı yoktur. Elbette Müslümanların “cin” tayfası vardır, lakin bütün Müslümanların bu tayfadan olması mevzu bahis değildir. Çünkü Müslümanların mutlak olarak “cin” olması onların toplumsal ve siyasal hayattan tamamen kopması demektir. Bu nedenle müşrikler Rasulullaha (sav) “mecnun” diyordu. Yani “sen bizim toplumsal ve siyasal hayatımıza karışma, sen “cin” ol! haşa mecnun olarak kal” demeye getiriyorlardı.
Zalimler Müslümanların “cin” olmalarını istiyor. Yani ortalıkta görünmeyip gizli kalmalarını, toplumsal olmamaların, sadece ruhani ve bu arada “laik” olmalarını istiyor.
Küresel güçlerin örneğin bölgede pkk Mısır`da Sisi aracılığıyla yapmak istedikleri tamamen budur. Mısır`da Müslümanları siyasi ve toplumsal hayattan sürmek istediler. Onlara “terör” damgası vurarak adeta onları “cinleştirmek” istediler. Pkk de bölgede toplumsal ve siyasi olarak varlığını ortaya koyan bu bağlamda daha büyük potansiyel taşıyan HÜDA PAR`a yönelik saldırı ve tahriklerde bulanarak orada dindarların ya tamamen ruhani-seküler bir yapıya ya da sadece ürkütücü bir güce dönüşerek “cin” olmalarını istiyor. Fakat bütün bu çabalar boşunadır. Sonuç vermeyecektir. Mısır`da Müslümanları “cin” olmaya zorlayanlar sözde seçimlerde rezil oldular. Seçimlere katılmadıkları halde Müslümanlar seçimlerin en önemli aktörleri oldular. Toplumun ve siyasetin içinde yine belirleyici oldular. Abdulkadir Turan Hocanın ifade ettiği gibi, bölgede Sisilik rolüne soyunan pkk, son saldırı ve tahriklerle HÜDA-PAR camiasının “cin” olmasını istiyor. Fakat Müslüman Kürt halkı artık bunun farkındadır ve inşallah bu oyunu bozacaktır. Çünkü Müslümanlar mecnun değildir. Tamamen cin olmadan da bu badirenin üstesinden gelecektir.