Allah (c.c), “…O günler ki, biz onları insanlar arasında döndürür dururuz.”(Âli imran:140) buyurur.
Bilindiği üzere devir, rol ve etki sahibi olunan çağ ve dönem demektir. “Devrini tamamladı, devri geçti” gibi ifadeler sık sık kullanılır. “Devrim, devrilme” gibi ifadeler de yine bununla alakalıdır.
Aslında devir, devrandan gelir. Devran, dairesel bir hareket tarzıdır. Bir şey, dairesel hareketini tamamladığında devri sonra erer. Dünya hayatında her şey dairesel harekete mahkûmdur. Mekân, zaman, vaziyet hepsinin devinimi daireseldir. Hepsi bir daire çizerek hareket etmek mecburiyetindedir.
Dünya hayatında çizgisel hareket muhaldir. İnsan düz bir çizgi şeklinde hareket ettiğini sanır fakat sonuçta yine aynı yere gelmek zorunda kalır. Dünyanın yuvarlak-dairesel şekli insanın çizgisel hareket etmesini imkânsız kılar. Bu da her şeyin nihayetinde devrini tamamlamaya mahkûm olduğu anlamına gelir.
İdare, işleri bir daire içinde yürütme faaliyetidir. Mesul olduğu daire içinde turunu tamamlayan her idarecinin devri sona erer. Bu nedenle idare ve devir-devran hepsi aynı köktendir. İdareci; emrindekileri belli bir dairede tutup onların bu yörüngede dönmelerini sağlayan, yörüngeden çıkmalarına mani olan kimsedir. Bu nedenle yönetime “idare” yönetimin her birimine “daire” adı verilmiştir.
Her şey dairesi içinde hareketini tamamlayarak devrini tamamlar. Hiçbir devlet, idareci, otorite sahibi v.s dünya hayatında sonuna kadar idaresini sürdüremez. Daire içinde dönmeye mahkûmdur ve hareketini tamamlayınca devri sonra erer, devrilir. Bu nedenle dünya hayatında her biten devir bir devrimdir. Her devrim sadece bir devrin sonra ermesidir. Burada sadece zahirde bir farklılık göze çarpar. Dairesel hareketini tamamlayan kimseye “devrini tamamladı” denilirken devrini tamamlamadan görevi sona eren kimse için de “devrildi” denilir. Oysa gerçekte ikisi de devrini tamamlayarak sahneden çekilmiştir. Aslında ikisi de devrilmiştir. Ya da ikisinin de devri sonra ermiştir. Fakat bu, zahirde farklı görünüyor.
Buradan şu sonuca varmak mümkündür. Aslında herkes devrini tamamlayarak devrilir ya da devrilerek devrini tamamlamış olur. Burada yerel veya küresel idarecinin, egemen gücün karşısındaki muhalefetin güçlü veya zayıf olması sonucu değiştirmez. Çünkü kaçınılmaz bir şekilde her idareci her devlet her güç, devrini tamamlayarak devrilir. Karşısındaki muhalif faktörlerin güçlü veya zayıf olması sonucu değiştirmez. Eğer karşıdaki muhalif yapı güçlüyse onu devirerek devrini sona erdirir. Eğer zayıfsa kendi kendine devrini tamamlayarak devrilir. Burada yapılması gereken elinde hayat nizamı bulunan yapının her devre ve her devrana göre konumunu belirlemesidir.
Allah (c.c), “…O günler ki, biz onları insanlar arasında döndürür dururuz.”(Âli imran:140) buyurur. Demek ki devran insanlar ve toplumlar arasında sırayla tedavül eder. Yani hiç kimsenin hali sabit değildir. Birilerinin devri tamamlanırken diğerlerin ki başlar. Acaba bugün itibariyle “Egemen güçlerin devrinin tamamlanması hangi aşamadadır. Onların devri hangi noktaya gelmiş durumdadır?” Daha somutlaştırarak soracak olursak “acaba bugün Avrupa, devrinin hangi merhalesindedir?” Bunun cevabının Müslümanların hareket tarzları ve hedefleri açısından çok esaslı ve pratik sonuçları olacaktır.
Avrupa, devrinin ortasını çoktan geçmiş durumdadır. Bu da Müslümanların devrinin uzak olmadığı anlamına geliyor. Müslümanlar şunu iyi bilmelidirler ki Batı`nın ve Amerika`nın devrinin bitmesi tamamen Müslümanların güçlü olup olmamasıyla alakalı bir durum değildir. Müslümanlar zayıf da olsa güçlü de olsa Batı`nın devri sona erecektir. Burada sorun bizim devrimizi hazır bir vaziyette karşılayıp karşılamayacağımızdır.
Bugün itibariyle Batı, devrini bitirme aşamasına gelmiş durumdadır. Ekonomik ve teknolojik bir güç olarak ulaşmış oldukları seviye onların devrinin sona ermesine engel olamayacaktır. Nitekim bu devrin sonunun veya devrimin başlangıcının emareleri görünmeye başlanmıştır. Batılıların özellikle Mısırda, Suriye ve Filistin`de ortaya koydukları tavır onların devirlerinin bitme aşamasında olduğunun kanıtıdır.
Müslümanlar karşılarındaki güçlerin devrinin biteceğinden ve kendi devirlerinin başlayacağından en ufak bir kuşku duymamalıdır. Belki düşünmeleri gereken onların kendi devirlerine nasıl hazırlanacaklarıdır. Müslümanların şuna yakinen inanması gerekir ki güç sahibi olmak bir devrin bitmesine engel olmadığı gibi tersi olarak zayıf olmak da devir sahibi olmaya engel değildir. Çünkü Hak Teâlâ`nın sünneti gereği her şey sırayla dönüp dolaşır. Bugün devir onların devriyse sıra bize gelmiştir demektir ve hiçbir şekilde ne Mısır`daki idam fermanları ne Suriye`deki dram ne ırk ve mezhep fitnesi hiç ama hiçbir şey Batı`nın devrinin bitmesine ve Müslümanların devrinin başlamasına mani olamayacaktır. Herkes bu inanç ve umutla ama kararlılıkla çalışmasına devam etmelidir. Akıbet muhakkak muttakilerindir.
Her hal ve şartta Hak`kın feleğinde deveran eden Müslümanlara selam olsun!