Allah (c.c), “Onların salâtı ancak ıslık ve alkıştır”(Enfal:35) buyurur. Ayette alkış “seda” kelimesiyle geçmektedir.
Seda; sesin yankılanması, susamak ve siyaset yapmak gibi manalara gelir.
Alkış da iki elin birbirine çarpmasından ortaya çıkan sestir.
Hak Teâlâ cahillerin davalarını yani salâtlarını ortaya koyma ve duyurma biçiminin ıslık ve alkış şeklinde olduğunu buyuruyor.
Seda yansıması olan, yankılanıp geri dönen ses demektir. Bilindiği üzere dağa doğru bir ses koptuğunda o ses yankı yaparak geri döner. Bunun manası şudur: İnsan hangi sesi veriyorsa hangi sedayı bırakıyorsa dağ muhakkak o sesi sahibine geri verir. Islıksa ıslık, sözse söz…
Onların salâtının yani ideallerinin ıslık şeklinde olması bir mana ve mesaj taşımadığı anlamına geliyor. Dolayısıyla dağa çarpıp gelen o ses aslında bir cevap mahiyeti taşımıyor. Her ne kadar bu ses bir yankı oluşturmuş gibi olsa da aslında bu, o sesin reddedildiği manasına geliyor. Yani ıslığın geri dönmesi, alemde bir seda bıraktığı anlamına gelmiyor.
Islık; güzel sözden, faydalı düşünceden çok daha rahat ve hızlı bir şekilde yankılanır. Ancak bunun bir kazanımı ve seda oluşturma kapasitesi yoktur. Bu nedenle Hak Teâlâ cahillerin salâtının yani ideallerinin boş olduğunu bize haber veriyor.
Islık daha hızlı ve daha rahat yankılanır. Ancak manası, projesi ve mesajı yoktur. Bu nedenle bir süre sonra başta sahibi olmak üzere herkesi rahatsız etmeye başlar. Islığın frekansı büyük ama sesi tizdir, rahatsız edicidir. Hedefe çarpıp geri dönmesi hızlıdır ama devamlılığı yoktur. Kısacası bazı idealler ıslık gibidir, hızla çıkar ve hızla geri gelir.
Alkış, bir tür sevinç ve memnuniyet gösterisidir. Ancak her zaman ellerin birbirine çarpması bir seda oluşturmaz. Ellerin çarpmayla bir ses meydana getirmesi için o ellerin “tebbet” yani “felç” olmaması gerekir.
Allah (c.c), “Ebü lehebin iki eli kurudu”(tebbet:1) buyurur. Özellikle iki elin kuruması yani felç olması haber veriliyor. Neden iki el? Çünkü ikisi kuruduğunda bunların ses çıkarması mümkün değildir. Bu halde bunların bir seda oluşturması söz konusu olamaz. Birbirlerine çarpsalar bile bunlardan bir şey çıkmaz.
Elleri felç eden nedir?
“Ebü leheb” alevin babası demektir. Alev ateşten, ateş de nefistendir. Kin ve hasettendir. Vicdan ve düşünce sahibi olmadığı halde sadece taassupla hareket eden kimsenin içindeki ateş alevlidir. O ateşin alevi de nihai kertede ellerinin kurumasına neden olur.
Elleri hayırlı işlerde kullanmamak elleri kurutur.
Emin olmamak, emaneti korumamak elleri kurutur.
Adil olmamak elleri kurutur.
Ellerin Allah`ın eli altında olmaması elleri kurutur.
Elleri kuruyan kimsenin kazandıkları ona hayır ve itibar kazandırmaz. Ayette “Kazandıkları ona hiçbir gına sağlamayacak.”(tebbet:2) buyrulmaktadır. Bu çok acayip bir durumdur. Çünkü ayette geçen “gına” sadece “zenginlik” anlamında değildir. Aynı zamanda “ses ve itibar” manasındadır. Buna göre “kazandıkları ona hiçbir gına sağlamayacak” demek “ona bir ses ve itibar kazandırmayacak” demektir. Neden ses kazandırmayacak? Çünkü kurumuş olan elleri birbirine çarpsa bile bundan bir ses hâsıl olmaz. Bir seda ortaya çıkmaz. Binaenaleyh kazandıklarıyla güç ve itibar sahibi olması mümkün değildir.
İnsan gınaya gelmek için ses, güç ve zenginlik sahibi olmaya çalışır. Ancak burada gözden kaçırılan hayati bir nokta vardır; kimi insanlar vardır ki bunları elde etmeye çalışırken nefsiyle cehaletiyle hırsı ve zulmüyle kendi elleriyle ellerini kurutur. Bu sefer kurumuş olan elleri ses çıkaramamaya başlar. Bu durumda kazandıkları ona bıkkınlık verir. Çünkü elleri kurumuş olduğu için bunlarla hayır yapamaz. İnfakta bulunamaz. Mazlum ve muhtaçlara yardım etmez.
Burada esas olan ellerin sağlıklı olmasıdır. İnsanın ameliyle ellerinin kurumasına sebep olmaması, onların temiz ve sağlıklı olması önemlidir. Böyle eller asla sessiz kalmaz. Mutlaka hayırla, adaletle emanete sadakatle birbirine çarparak bir seda oluşturacaklardır. Hem de ıslık gibi geçici ve sıkıcı değil hoş ve baki bir seda olacaktır.
Salâtı ıslık ve alkış olanların istikbali yoktur. İstikbalde en gür seda Müslümanların sedası olacaktır. Yeter ki ellerini ve seslerini temiz tutmaya devam etsinler.
Güzel Davudi sesleri, Musa misali beyaz elleri, Rıdvan beyatında gibi Allah`ın elleri altında olmaya mazhar olmuş o elleri olan kimselere selam olsun.