Dedik ki: “Eline bir demet al da onunla eşine vur; yemininde durmamazlık etme.”(Sad:44). Bu ayeti kerime Hz. Eyüp (as) ile ilgilidir. Allah (c.c), farklı bir şekilde eşini cezalandıracağı yönünde yemin eden Hz. Eyüp`e bir tutam otla veya bir demetle vurmasını ve bu şekilde yeminini yerine getirmesini buyurmuştur. Burada dikkat etmemiz gereken, Allah (c.c)`nün neden Hz. Eyüp`e daha ağır olan yemini yerine getirmesine izin vermemesidir.

Bu ayette aileden devlete her türlü birimde idarecinin izlemesi gereken esaslar ifade buyrulmuştur. Allah (c.c) bu şekilde bize şu ilkeyi öğretmektedir: “İnsan, mutlak güç ve otoriteyle boyun eğdirdiğine âşık olamaz.” Eğer Hz. Eyüp eşine karşı ettiği şekilde yeminini yerine getirmiş olsaydı örneğin ona değnekle vursaydı ona karşı aşkı ölürdü. Çünkü insan kalbi; ezilmiş, zayıf ve sinmiş olan kimseye aşık olmaz. Aşkta, maşuku üstün görme, ona bir onur ve izzet atfetmek esastır. Eğer bu konuda bir değişiklik söz konusu olursa o takdirde aşkın yerini en iyi ihtimalle acıma ya da hafif ve basit görme duyguları alır. 

Bu ayet, aşkın ancak hürlere karşı olabileceğini buyurmaktadır. Çünkü hür olmayanın izzeti ve onuru yok ki aşkı celp etsin. Bu nedenle Allah (c.c) “Hür kadınlarla evlenmek için sabredin”(Nisa:25) buyurmuştur. Özgürlük öz güven verir. Hür kadın özgüven sahibidir. Onun bu özelliği çocuklarına da yansır. Evinde silik olan, sadece itaat eden hiçbir özgüveni kalmayan kadının bu hali çocuklarına da yansır. Soylu kadın farkı bu noktada ortaya çıkar. Çünkü onun kendisine özgüveni vardır. Bu da onun çocuklarına doğrudan akseder.

“Firavun kavmini küçümsedi. Onlar da ona itaat ettiler.”(Zuhruf:54) buyrulur. Burada dikkat çekici husus “küçümseme” ile “itaat” arasındaki doğrudan ilişkidir. Firavun halkını küçümsedi. Yani onları basit görüp ezdi. Onlar da ona itaat etti. Burada da ülkesindeki hane halkını salt otoriteyle boyun eğdiren, onların özgürlüğünü ve özgüvenini yok eden bir anlayış söz konusudur. Firavunun küçümsediği halk, ona itaat etti ama aradaki sevgi ve takdir bağı koptu. Ne onlar firavunu ne de firavun onları sevdi.  Çünkü insan, hürriyeti yok olan ve kendisine kerhen itaat eden kimseyi aziz görmez. Ona değer vermez. Bu şekilde bir yönetici, hane halkını salt otoriteyle boyun eğdirdiğinde, onlara karşı takdir duyguları beslemez, aksine daha sonra onları basit görmeye başlar. Bu da insanların özgüvenini ve üreticiliğini yok eder. Diktatörlükle yönetilen ülkelerde hiçbir fikri, felsefi ve bilimsel üretimin olmaması bunun delilidir. Çünkü değer görmeyen, sevildiğini hissetmeyen,  takdir edilmeyen insan kabiliyetlerini bastırır.

Aileden topluma toplumdan devlete İslam`ın yönetim anlayışı aynıdır. İslam`da insanların hür ve özgüven sahibi olmaları esastır.  İslam ne ailede ne de toplumda silik ve sinik bir birey, özgüvenini yitirmiş, üreticiliği olmayan bir birey istemez. Çünkü bu, İslam`ın temel şiarı olan kelime-i şehadete aykırıdır.  Bilindiği üzere Kelime-i şehadette Peygamber(s.a.v)`in iki isimden biri olan “Ahmedunrasulullah” değil de “Muhammedunrasulullah” esastır. Çünkü Ahmed ismi “daha çok öven” manasındadır. Elifle başladığı için sevgiyi ve aşkı ifade eder. Hak için yarışma, kendini ve başkalarını aşma gayreti içindedir. Fakat bu isimde özgürlük o kadar bariz değildir. Çünkü “Ahmed” (daha çok öven) ismi, form olarak “emir” kipi olan “Ahmid-öv” ismini çağrıştırmaktadır. Buna karşılık “övülen” manasında olan  “Muhammed” isminde özgürlük ağır basmaktadır. Çünkü bunu kimseye zorla dayatmak ikrah ile kabul ettirmek yasaktır. Muhammed ismi, ismi meful olduğu için mantıksal olarak bir faile-özneye ihtiyaç duymaktadır. Failin de irade ve ihtiyar sahibi olması makbuldür.

İslam, hür bireyleri esas alır. Bunun için hürriyetin her alana sirayet etmesi ve bir davayla bütünleşmesi gerekir. Hür bir dava arzusunda olan herkesin öncelikle hür davayı ailesinde iktidara getirmesi gerekir. Ailesi içinde mutlak otoriteyi esas alan kimsenin hürriyeti dava edinmesi bir çelişki olarak ortaya çıkar. Eşine, çocuğuna, topluma bir demetle değil de başka şekilde davranan kimsenin hürriyet davası olmaz. Unutmamak gerekir ki ancak hürlerin aşkı büyük olur.

Hür dava; ailede, toplumda, devlette bireylere “demetle” davranma felsefesidir. Hak ve Hür Dava sahibi herkese selam olsun.