İslam ceza muhakemesinin usul ve esasları genelde tarihteki uygulamalarından elde edilen verilerle belirleniyor. Oysa bu konuda Kur`an-ı Kerim`de çok açık ve kesin hükümler bulunmaktadır. Buna rağmen İslam ceza muhakemesi usul ve esasları konusunda bunlardan gerektiği gibi istifade edilmemektedir. Peki, ama neden?

Çünkü Kur`an-ı Kerim`de bulunan ceza muhakemesi usul ve esaslarına dair hükümler ahirette yapılacak muhakemede yer almaktadır. İslam usul âlimleri bunları ahirete has bir durum olarak gördükleri için bunları alıp dünyada uygulamayı düşünmemişlerdir. Oysa ahiret, “sonuç ve ideal olan” manasındadır. Dünyaya da “üla-başlangıç” adı verilmiştir. Bu nedenle dünyadaki yaşam her açıdan ahiretteki yaşam standardına doğru bir seyir izledikçe tekâmül yolunda mesafe almış olmaktadır. Buna göre ahirette olan bir hüküm haydi haydi dünya için bağlayıcıdır. Çünkü bu, mutlak ideal olandır. Şaşmaz bir kıstastır. Adil, güzel ve mutlu bir hayatın doruk noktasıdır. Böyleyken bunları ahirete has görüp dünyadaki muhakeme için bunlardan istifade etmemek, üstelik bunları ihmal etmekten doğan boşlukları doldurmak için çok zayıf verileri almak kabul edilecek bir şey değildir. Kısaca ahirette ilahi divanda izlenecek muhakeme usul ve esasları bizim için mutlak olarak bağlayıcıdır ve bunları almak tercihli bir durum değildir.

Ahiret mahkemesinde uygulanan usul “dosyalama” esasına dayanır. Yani sanık olana suçlarının mahiyetinin ve delillerinin teferruatlı bir şekilde yer aldığı bir dosya teslim edilir ve ona, “al ve dosyanı oku” denilir. Sanık, dosyanın içeriğine bakınca hiçbir itirazda bulunamaz. “Bu nasıl bir dosyadır ki hiçbir eksiği yok”(Kehf:49) diye hayretini belirttikten sonra, “Keşke bu dosyayı hiç görmemiş, bu dosya bana hiç verilmemiş olsaydı” der(Hakka:25). Demek ki dosyadaki deliller o kadar etkilidir ki sanığın yapacak bir şeyi kalmamış, itirazını değil, hayretini ifade etmektedir.

Buradan bizim şu çıkarımı yapmamız gerekir, demek ki bu ilk hayatta-dünyada, sonuç mahiyetinde olan ahiretin muhakemesindeki usul ve esasları uygulamamız gerekir. Aksi takdirde bu konuda uygulanacak delil sıkıntısı çekilir.

Sonuç-ahiret itibariyle muhakeme usulünde uyulacak esaslar şunlardır:

Dosya hazırlama

Mutlak surette işkence yasağı

Hızlı hüküm

İslam yargılama usulünde mahkemenin fiilen başlamasından önce suçun ve buna dair delillerin toplanmış olması gerekir. Delillerin bulunduğu dosya sanığa verilerek bunu okuması istenir. Yani İslam hukukuna göre dosyanın önceden tamamlanmış olması ancak bundan sonra sanığın yargılanması gerekir. Yargılama için dosyanın tamamlanmış olmasının zorunlu olması işkence ve kötü muamele ihtimalini tamamen ortadan kaldırmaktadır.

Dosyanın hazırlanması safhasında takip ve dinleme yapılması mümkündür. Tabi burada kast edilen bireysel günahların takibi değil, suçun takibidir ve buna engel hiçbir şeri durum yoktur. Aksine buna dair kesin deliller vardır. Çünkü ayette “suçluların kitapları arkalarından verilir.”(İnşikak:10) buyrulur. Demek ki suçluların dosyası arkalarından ve onların haberi olmadan hazırlanır. Bu nedenle arkalarından verilerek buna dikkat çekilir. Ancak bunun Kur`an`da belirtilen “şerefli yazıcı ve muhafızlar” tarafından yapılması gerekir. Allah (c.c), “Üzerinizde muhafızlar, Değerli yazıcılar vardır.”(İnfitar:9-10) buyurur. Takibi ve dinlemeyi yapan yazıcıların onurlu ve aziz olmaları gerekir ki bu dosya hukuka uygun olsun. İftira atmak amacıyla değil korumak amacıyla takipte bulunulsun. Dolayısıyla takip esnasında sadece aleyhte olanları değil, lehte olanları da kaydetsinler. Bu nedenle bunlar sadece kaydedici değil aynı zamanda koruyucudurlar.

Bunun sonucunda insanın kendi üzerinde şahitliği söz konusudur. Burada itirafla birlikte ikrar da vardır. Yani ideal yargılama usul ve esaslarında sadece itiraf değil, ikrar da yapılır. Çünkü itiraf etmek suçun kesin delillerle kabul edilmesi, ikrar ise bunun adil olduğunun teslim edilmesidir. Buna göre itirafta bulunsa bile sanığın mahkûm edilmesi için destekleyici delillere ihtiyaç vardır. Oysa ikrarda böyle bir şeye ihtiyaç yoktur. Kısaca İslam muhakeme usulü itirafla birlikte ikrarı da esas alır. İtiraf için kesin delil yeterlidir. Ama ikrar için delil toplayanların “şerefli” kimseler olması gerekir.

İslam muhakeme usulü dosyalama esasına dayandığı için yargılama çok kısa surede sonuçlanır. Uzun süren yargılama delil zayıflığının delilidir. Bu nedenle ayette “Allah hesabı süratli görendir” buyrulur.

Takip, dinleme şerefli kimseler evvela bireyi sonra toplumu muhafaza etme amaç ve saikıyla yapılırsa bunda bir sorun yoktur. Aksi takdirde mahremiyetlere ve insan haysiyetine büyük bir halel getirir. Bütün mesele nizamın adil, şahısların kerim olmasına bağlıdır.