Günümüz insanı, bilhassa genç nesil varlık problemi yaşıyor.

Varlığının farkına ve hakikatine varmakta zorlanıyor.  

Çünkü var olmanın hissini yaşayamıyor.

Oysa hayatta imkân-mekân ilişkisi vardır.

Kur’an’da MELE’ Kavramı birçok sefer geçer.

Mele’ “Seçkinler, fikir danışılan ve görüşleri alınan kimseler” anlamına gelmektedir. Genelde azgınlar için kullanılır.

Fakat bunlara MELE’ denilmesi aslında boşluk doldurmaları sebebiyledir. Evet, MELE’ “Yer dolduran” kimse demektir.

Ekonomik veya siyasi güçleriyle veya cüsseleriyle veya konumlarıyla, itibarlarıyla yer doldurdukları için kişi-ler bu unvanı alır.

Siyaset, idare, iktisat yer ve boşluk doldurma işidir.

Bir düşünce, bir akım boşluk doldurursa etkisini gösterir.

Siyasi söylem boşluk doldurursa iktidara gelir.

İktisadi girişim boşluk doldurursa kazanç elde eder.   

Ve bu, her şey için geçerlidir. Zira hayatta boşluk yoktur. Haz ve etkinlik doldurulan boşlukla orantılıdır.

Bu mele’ meselesi de bunu ifade eder.

Göklerde de durum aynıdır. Orada da Mele-i Âlâ vardır-Sad-69.

İlahi doğal yasa budur.

Ve kim neyi doldurursa oranın efendisi odur.

Bunun hak veya batıl olarak tefrik ve temyiz edilmesi ayrı bir meseledir.

Sanatta, felsefede, bilimde her alan ve her disiplinde kim boşluk doldurma güç ve kabiliyetine sahipse o oranda varlığı açığa çıkar.

Yani doldurduğun yer ve alan senindir.

Yani yer dolduruyorsan varsın.

Yani “Yer dolduruyorum o halde varım” diyebilirsin.

Bunun dışında varlığını açığa çıkarma ve hissettirme durumu yoktur.

Gerçek şu ki dünyada Konya ovasındaki obruklara benzemeyen devasa boşluklar oluşmuştur. Ve bu boşlukları kim doldurursa onun sözü geçer.

Yer doldurmanın yolu sadece güç ve iktidar değildir. Zihinler, kalpler güçle dolmaz. Belki sınırlanır ama onları doldurmak ayrı bir şeydir.

Dünyanın içi boşalıyor. Bunda şüphe yok ve bu boşluk bir şekilde dolacaktır.  

Mesele bunun nasıl ve neyle dolacağıdır.

İslami bilinç ve fikir erbabı başlarda “mele ve mütref” kavramları üzerinde çok durdu. Siyasi, ekonomik, kültürel… Ve bilumum alanları dolduran pozitivist-seküler-sömürgeci anlayış Mele’ olarak telakki edildi.

Genelde burada Mele’ olmak dolayısıyla yer doldurmak yerine daha çok ve öncelikle boşluk meydana getirmek hedef yapıldı. Ve neticede o boşluk oluştu. Her alanda boşluk var. Ve bir noktadan sonra bu iş yer doldurma idealinden çıkıp dolduruşa gelmeye dönüşüyor.

Adamlar soruyor “bitcoin” helal mi haram mı?

Beyler bitcoin sistemini siz mi yüklediniz ki bunu fetva konusu yaptınız.

Siz yer doldurmuyorsunuz ki dolduruşa geliyorsunuz, dolduruluyorsunuz. Bir de kalkıp bunun fetvasını soruyorsunuz.

Şu kadar artıyor falan filan…

İyi de kardeşim adamlar o sistemi yüklemiş sonra da dolduruşa getirme gücünü seyrediyorlar. Siz dolduralım diye sormuyorsunuz ki dolduruşa gelelim mi diye soruyorsunuz. Ne zaman görülmüş dolduruşa gelme hakkında fetva sorulduğu…

Burada bitcoin sadece bir örnektir. Bunun gibi binlerce örnek var.

Çünkü dolduruşa gelmenin maliyeti çok ağırdır.

Dolmaya-doldurmaya gelirseniz dolar taşarsınız.

Dolduruşa gelirseniz dipte zırnık kalmaz.

Diyeceğimiz, bir şey dolduramıyorsanız bari dolduruşa gelmeyin yeter.

Belki gün gelir Hak Teâlâ rahmetiyle size bir yer verir.