“Karia nedir bilir misin? O gün insanlar dağılmış kelebek gibidir.” (Karia 1-4)

Karia, şiddetle vuran zamana ve mekana damgasını vuran etkili dokunuşları olan demektir. Buna karşılık kelebekler çok hafif ve güçsüz canlılardır. Burada şiddetli ve dokunaklı bir durum olan karia ile son derece hafif, narin ve güçsüz olan kelebeklerin birlikte zikredilmesi elbette çok anlamlıdır.

Buna göre bazen bir dokunuş kelebek etkisi yapar.

Kelebek etkisi, ekonomide siyasette sosyal bilimlerde kullanılan bir kavramdır. Bununla çok basit ve zayıf bir hareketin büyük sonuçlarının olabileceği ifade edilir. Amazonlarda bir kelebeğin kanat çırpması Çin'de kasırgaya sebep olabilir. Hint okyanusunun ortasında küçük bir adadaki kelebek sürüsü gelmekte olan okyanus dalgasının yönünü değiştirebilir.

Çok zayıf ve narin bir yapıya sahip olan kelebeğin kanatları normalde en ufak bir rüzgârın önünde savrulabilir. Ancak işin başka boyutları vardır. Buna göre bir hareket inançla, kararlılıkla, doğru zamanda ve doğru yerde icra edilirse çok büyük bir etkiye sahip olabilir. Bu hareket, dokunuş seviyesinde olsa dahi adeta bir zincirleme reaksiyon etkisi yaratarak kendisinden hiç beklenmeyecek sonuçlara yol açabilir.

İnsanlar genelde büyük bir kuvvetin büyük bir hareket ortaya çıkaracağına inanır. Aynı şekilde hızla hareket eden bir cismin ancak büyük bir kuvvet uygulanarak durdurabileceğine inanırlar. Bunlar evrensel fizik yasalarıdır. Fakat bir dokunuşun dahi büyük bir etki meydana getirebileceği durumlar da vardır.

İşte kelebek etkisi bunu ifade ediyor.

İnsan, bu hayatta bir kelebek kadar zayıftır; hafiftir. Ama aynı zamanda karadaki havayı, denizdeki dalgayı etkileyebilecek bir akım oluşturacak kadar da kuvvetlidir. Her şey savrulurken o dağ gibi yerinde sağlam durabilir. Her şey yerli yerindeyken de o savrulabilir. İnsanın ağırlığı da hafifliği de zahiri yapısından kaynaklanmıyor. Bu, onun duruşuna ve stratejisine göre değişen bir durumdur. Bir akım oluşturmak isteyen, ortama bir şekilde tesir etmek isteyen kimse ateşten yani nefsinin, şeytanın ve şer güçlerin etkisinden uzak bir yerde kanat çırpmalıdır. Kendi güven ve huzur adasında kanat çırpmalıdır. Bir bakmış ki kanat çırpmaları dalgayı kırmış. Ya da bir tsunami meydana getirmiş. Burada önemli olan hak adamının kendi nezaketini elden bırakmadan, potansiyeline ve ruh gücüne inanarak kanat çırpmasıdır.

Günümüz dünyasında farklı düşünce ve felsefi akımlara karşı insanlar, hep etkilenen durumda oluyorlar. Çoğu kimse bu akımlara karşı basit çırpınışların yarar sağlamayacağına inanıyor ve böyle durumlarda insanlar çaresizce kıyametin kopmasını arzu eder hale geliyor.

Kıyamet elbet vakiidir lakin insan her durumda kanat çırpmaya devam etmelidir ve emredildiği üzere karamsarlığa düşmemelidir, unutmamak gerekir ki dünyanın kendisi yuvarlaktır ve kararsız bir sistemdir, kararsız sistemlerde sistemi etkileyecek çok küçük bir etkinin dahi sistemde çok büyük bir karşılığı olacaktır.

Dünyadaki mevcut büyük güçler en ufak bir hareketi hesaba katarak plan yapabilirler. Ama ücra bir yerdeki kelebeğin kanat çırpmasının neye mal olacağını bil(e)mezler!