Peygamber Medine`sinde Yahudilerle münafıklar arasında güçlü bir ittifak vardı. Münafıkların söyledikleri kışkırtıcı, alaycı ve komplocu bütün sözlerin altında Yahudilerin parmağı vardı. Bunlardan birisi de Peygamber(sav) için “O, bir kulaktır” (Tevbe:61) ayetinin ihbarıyla sarf ettikleri sözdür.
“O, bir kulaktır” ayetinin hem haber hem de ihbar mahiyetinde anlamları vardır. Ayetin ihbarî yönü, Yahudi ve münafıkların iç kayıtlarını, komplolarını deşifre etmektedir.
Kulak; haber almanın, istihbarat toplamanın sembolüdür.
“O, bir kulaktır” sözüyle aslında şunları demeye getiriyorlardı;
“Peygamber`in Yönetimi istihbarata dayalıdır. Baskıcı bir yönetim sistemi kurmuştur. Medine`de olup biten her şeyden haberdar oluyor. Onun devleti istihbaratla ayakta kalıyor. Tabiri caizse-haşa-tele kulak gibi her an bizi dinliyor.”
“Duyduğu her şeyi ciddiye alıyor. Müsamahalı değildir. Fikir ve ifade özgürlüğüne tahammül etmiyor. Duyduğu her şeyi ciddiye alarak tavır koyuyor.”
“Kaynaklarımızdan bilgi intihal edip onu bize karşı kullanıyor. Onun kitabı Kuran-haşa-bu bilgilere dayanıyor.” Bu nedenle kaynaklarını Müslümanlara açmama konusunda birbirlerini şiddetle uyarıyorlardı. Bu konuda Allah (c.c) şöyle buyurur; “Allahın size verdiği bilgileri müminlerle paylaşmayın… diyorlardı. Ama bilmiyorlar ki Allah onların gizlediklerini de açığa çıkardıklarını da bilir.” (Bakara:76-77).
Bu sözleriyle Yahudi entelektüeller, Peygamberin idare biçimini, bilgi kaynaklarını, Onun ahlakını bir bütün olarak hedef almaktadırlar.
Allah (c.c), buna cevaben şöyle buyurmuştur; “Evet O, kulaktır. Sizin için Hayır kulağı. Allaha inanır, müminlere güvenir…”(Tevbe:61)
“O, sizin için hayır kulağıdır” herkesi hayır kulağıyla dinler. Krallar gibi aldığı haberleri baskı aracı olarak kullanmaz. O, sizin fuhşu, fesadı, batılı konuşmanızı istemiyor.
“O, Allah`a inanır” Ona güvenir. Her şeyden Peygamberi haberdar eden Allah`tır.
“Bunu kim sana haber verdi” dedi. Dedi ki “Her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan haber verdi” (Tahrim:3). Yani sizin zannettiğiniz şekilde onun istihbarat ağına ihtiyacı yok. Sizin kaynaklarınızdan beslenmez. Her şeyi Allah(c.c), ona haber veriyor.
Allah(c.c), “Âlim ve Habirdir” Âlim olarak Peygamberini sizin kaynaklarınıza muhtaç bırakmaz. Habir olarak da onu sizin hakkınızda haberdar eder. Onun kulağı hayır kulağı olduğu için, vahye dönük olduğu için her şeyden haberdardır. Hayır kulağının haberi de istihbaratı da Allah`tandır. Çünkü bu kulak dinleyen ve koruyan bir kulaktır. Allahın izniyle her şeyden haberdar oluyor.
Münafık Yahudi ittifak; Peygamber hakkında haber ve istihbarat konusunda muzdaripti. Kendilerince bu konuda başarılı olurlarsa Peygamberi zor durumda bırakabileceklerdi. Peygamberi haber kaynaklarından mahrum bırakmak ve istihbarat almasına engel olmak; Bu ikisi de Allah`ın “Alim ve Habir” isimlerini ilgilendirir. Allah(c.c), Peygamberini bilgisiz ve habersiz bırakmaz. Onların kaynaklarına Onu muhtaç etmez. Haber için de onların zannettiği gibi istihbarat şebekesine ihtiyaç duymaz. Fakat yine de Ümmetine sünnet olsun diye bu şekilde farklı istihbarat yöntemleri kullanır.
Peygamber, Alim ve Habir olan Allah tarafından bilgilendirilir, haberdar edilir. Ayette Allah(c.c), Peygamber için “Allah`a inanır müminlere güvenir” buyrulur. Bu, Peygamberin azametini ortaya koyan ayetlerdendir. Peygamber(sav), bilgi ve haber alma konusunda kimseye muhtaç değildir. Buna rağmen o, müminlere güvenir. Yani müminlerin Onu koruyacaklarını, Ona haber vereceklerini, Onun kulağı olacaklarını bekler ve bu konuda onlara inanır.
İlginçtir, ayette “yü`minu billeh” cümlesinde Allaha imanın başında “be” harfi; müminlere iman etmenin başında ise “yü`minu lilmü`min” şeklinde “lil eki-lam” harfi vardır ve bu, “onla için” manasındadır. Yani Peygamber, onlar için mü`minlere inanır. Onlar için onlara güvenir. Çünkü O, buna muhtaç değildir. Çünkü O, her türlü haberi zaten Allah`tan alıyor. Fakat Peygamber(sav), müminlere özel bir rol veriyor. Onlara güveniyor. Onun kulağı ve eli olacaklarına inanıyor. Onun için söylenen her şeyi duyacak ve buna tepki göstereceklerdir. Buna duyarsız kalmayacak, böylece bu güvene layık olmaya çalışacaklardır. Peygamber için dinlerken, Onun için hareket ederken aslında kendileri için bunu yapıyorlar. Çünkü kendileri bununla aziz oluyor, kendileri bununla zilletten kurtuluyor.
Peygambere karşı edepsizlik yapan filme karşı Müslüman`ların büyük kısmı tepki göstererek Peygamberin güvenine layık olmaya çalıştı, çalışıyor. Bir kısmı da işi ağırdan alıyor. “Olayı basitleştirerek geçiştirme” tavrını gösteriyor. Basitleştirme, basit gösterme, bir savunmadır ama zayıf bir savunma mekanizmasıdır. Bir tavır değildir. İmanın en zayıf noktasıdır.
Müslümanların tepkileri kendi izzetleri içindir. Peygamberin duyduğu güveni boşa çıkarmamak içindir. Yoksa Peygamberin izzetine hiç bir şey olmaz. “Allah, Onu insanlardan korur”(Maide:67). Neticede olacak olan, o güvene layık olamayan Müslümanlara olur.
Peygamberin(sav) güvenine layık olmaya çalışan Müslümanlara selam olsun.