Libya Arap harfleriyle  ليبيا  şeklindedir ve sağdan da soldan da aynı okunur.

Tabi bu uzak bir bağlantı; ama isimlerin hem mana hem de yazılış itibariyle genel olarak subliminal bir mesajı vardır.

Buna göre Libya doğudan da batıdan da soldan da sağdan da aynı okunuyorsa aslında Türkiye ile Arap dünyasının ortak çıkarını, dostluk ve dayanışmasını ifade ediyor demektir.

Çünkü Libya Arap harfleriyle yazıldığında her iki yönden de aynı okunuyor. Ama Latin harfleriyle yazıldığında tılsım bozuluyor. Bir lafız bir şey iki taraftan da aynı okunduğunda ihtilafa fazla mahal kalmıyor. Çünkü bu durumda ortak payda, ortak değer kendiliğinden aynı oluyor. Bakış açılarının farklı olması bile bir şey değiştirmiyor. Bu nedenle Türkiye, Libya’ya Latin harfleriyle değil Arap harfleriyle yaklaşmalıdır ki, Libya her türlü aynı okunsun, tılsım bozulmasın…

Libya ile Türkiye arasında tarihten gelen derin bir bağ vardır, orada ciddi bir Osmanlı bakiyesi nüfusun olduğu da bir gerçektir. Bunu görmezden gelmek mümkün değildir. Fakat mevcut şartlarda bunun hem avantaj hem de dezavantaj olma potansiyeli taşıyan bir durum olduğu da unutulmamalıdır. Eğer kökler üzerinden gidilerek İslam âleminin büyük bloğu olan Türk-Arap dünyasının kardeşlik ve dayanışması tesis edilirse bu büyük bir avantaj olur. Büyük bir güç ve güven meydana getirir. Aksi takdirde eğer bu durum Türk-Arap çekişmesine zemin olacaksa bunun büyük riskleri ve tehlikeleri vardır.

Serrac hükümeti Türklerin ağırlıkta olduğu bir yapı olarak ön plana çıkıyor veya çıkarılıyor. Hafter ise kendi grubuna “Libya Milli Arap Ordusu” adını veriyor. Sırf bu isimlendirme bile bir algı oluşturmaya fazlasıyla yetiyor. Buna göre orada Arapların ayrı Türk asıllıların ayrı bir ordusu var gibi yansıtılıyor. Bunun gerçekliği olmayabilir; ama işin bu noktaya çekilmesi için belli ki çok özel gayretler vardır. Oysa Libya her türlü aynı şekilde okunuyor. Libya, Türk-Arap çekişmesine konu olacak bir yer değildir. Aksine Libya dayanışmanın Doğu Akdeniz’in Türküyle Arabıyla Müslüman havzası olmasının en önemli belki de en hayati halkalarından biridir. Yeter ki Libya’nın her türlü aynı okunduğunun bilinci hâkim olsun.

Hafter darbecidir. Batı tarafından destekleniyor: Ama bu, Mısır, Suudi ve BAE’nin de desteğiyle onun Arap kartını oynamasına engel olmuyor. Eğer bu noktada dikkatli olunmazsa Libya’nın her iki cihetten de aynı okunması dolayısıyla aynı anlamı ifade etmesi zorlaşır ve Libya’nın bölünmesi söz konusu olabilir.

Libya’nın doğu-batı belki ayrıca kuzey-güney ekseninde parçalanması Batının da hesabına gelir, çünkü Batının yerinden kalkacak mecali kalmadı. İşte İtalya, Fransa, Libya’da bütün kozlarını kaybetti. Türkiye ile Rusya’nın yanında rol kapmaya çalışıyorlar. Bu nedenle Libya’nın bölünmesi Batının hesabına gelir; ama kesinlikle Türk ve Arap dünyasının hesabına gelmez. Çünkü bu takdirde burada bir Türk-Arap fay hattı oluşur. Bundan da en büyük zararı Türk ve Arap dünyası dolayısıyla İslam Âlemi görecektir. Libya’nın Türk-Arap nüfuz bölgelerine ayrılması Arap dünyasının batı sınırının doğu Libya’da son bulması sonucunu doğuracaktır. Tunus, Cezayir, Fas, Moritanya bu sınırın batısında kalacaktır. Bu durumda Türkiye de Arap dünyasında olumsuz bir imaja ve amaca sahip bir güç olarak takdim edilecektir.

Bu nedenle Libya her iki taraftan da aynı okunmaya devam etsin, bu tılsım bozulmasın…